Çocuk Köşesi

Evrendeki Son Hazine – Figen Yaman Coşar

Bu sefer, ödüle layık görülen, manevi iklime çıkacağımız dolu dolu bir kitap ile karşınızdayız “Evrendeki Son Hazine”… Bir yerde ödülden yani sonuçtan bahsediyorsak o işin süreç kısmını da öğrenmemizin kitabın hakkını vereceğini düşünüyoruz. Kitabın süreci şöyle: Bu nadide eserin sahibesi, Figen Yaman Coşar, kâinatın en güzelini (sav) kaleme alabilmek için bin bir sancıyla masa başına oturmuş, gül kokulu kelimeleri heybesine doldurup boşaltmış, yazdıklarının en güzele layık olmadığını düşünüp hepsini silmiş, en baştan yazmaya niyetlenirken ortaya tam tamına 10 farklı dosya çıkartmış. Velhasıl yazar, bu güzelliğin sancılarını bu kadar çekmişken ben de bu kitabın mütalaasını yapmakta çok zorlandığımı ve yazacaklarımdan dolayı kaygılandığımı baştan belirtmek isterim.

Kitabın kapağını açmamla gül bahçesinin rayihaları üstüme başıma siniverdi. Ara ara o bahçede gezinirken hangi çiçeği koklayacağımı şaşırdım. Bazen de bayramlığına ilk defa kavuşan bir çocuk kadar heyecanla dolup taştım. Ancak kitabın son sayfasına geldiğimde en sevdiği çikolatasını bitiren bir çocuk kadar buruk ve üzgün hissettim. İşte böyle bir kitaptan bahsedeceğim şimdi. Sizleri bir nebzecik de olsa heyecanlandırdıysam o zaman konusuna geçmeye hazırız demektir.

Kitap Okuyan Cocuk
Evrendeki Son Hazine - Figen Yaman Coşar 1

Konusu; Eren’in anne babasının seyahatinden dolayı teyzesinde kalması gerekir. Eren teyzesinde kalacağı günlerin sıkıcı olacağını düşünürken kendisini bekleyen sürprizlerden bihaberdir. Haber yapmak için teyzesiyle hava alanına giden Eren, kokpitte karşılaştığı pilotun anlattıklarıyla macera dolu bir yola sürüklenir.  Aslında bu yola, Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Beş Parmak Dağları’na saplanmış bir tankın esrarını çözmek için çıkmıştır. Ancak bu olay, matruşka gibi ardı ardına sıralanan başka olayların da kapısını çalacaktır.

Bazen Mantıkuttayr’daki bir öykünün içinde kuşlar gibi dolaşacak, bazen Mesnevi’de geçen bir hadisenin içinde olacak, bazen de Yaşar dedenin tatlı ve huzur dolu muhabbetine dalıverecektir. Böylece Eren, her bir kapıyı açtıkça Gül bahçesinin kokuları, yüzüne ve sadrına doğru esecektir. Bu yolculukta muallâkta kalan birçok sorunun peşine düşecek ve bir hazine avcısına dönüşecektir. Acaba bu kapıların ardında Eren’i hangi hazineler bekliyor? Teyzesi beklediği haberin sonucunu alabilecek mi? Yaşar dede ile hangi muştuların peşinde koşacak? Bu soruların her biri, kitabın içinde saklıdır. O zaman sizler de bir hazine avcısı olmaya ne dersiniz?

Bir de kitabın üslubuna bakalım: Bu kitap, diğer siyer kitapları gibi kronolojik bir sıra ile gitmiyor. Siyerden küçük kesitler halinde kahramanların ihtiyacına göre aktarıyor. Gözlemlediğim kadarıyla yazar bunu şöyle yapıyor; okuyucuya önce  merakını arttıracak kırıntılar verip onların hayret duygusunu uyandırıyor. Haliyle bilgiye aç ve susuz kalan okuyucu, bilginin peşine düşüyor ve bilgiden kendi nasibi neyse o kadar alıyor. Yazar, bu bilgileri nutuk çekme kaygısına düşmeden ustalıkla aktarıyor. Bunu bazen Beş Parmak Dağları’nın zirvesindeki bir tankın macerasında tarihi bir lahzada, bazen de bir baykuşun korku dolu esrarında Nur-u Muhammed’in hayatından bilgi alırken görebiliyoruz. Yani, bilgiyi olayın örgüsüne bağlayarak eğlenceli ve yalın bir şekilde sunuyor.

Kitap

Bilgi demişken son olarak şunları da ekleyelim: soyut ve karmaşık bilgileri basitleştirerek anlatması, yerinde yaptığı benzetmeleri dönüp dönüp bir daha okutması, detayları her okudukça ruhun güzelleştiğini hissettirmesi, bir sonraki bilgiyi almak için okuyucuyu hazine avcısına dönüştürmesi gibi güzellikler kitaba olan sevginizi arttırıyor. Ayrıca bu bilgiler;  yukarıda belirttiğim gibi Mesnevi, Şifa-i Şerif ve Mantıkuttayr gibi tasavvufi kaynaklardan beslendiği için 10 yaş üstü çocuklara ve yüreği çocuk kalanlara ansiklopedi değerinde bir kaynak oluşturuyor.

Rabbim O’nun güzelliğini anlatan eserlerin sayısını çoğaltsın. Ümmete de O’nun ahlakı ile güzelleşebilmeyi nasip eylesin, vesselam.

Alıntılar:

* “Onu (sav) tanıdığında bütün kalbinle seversin, sevdiğin zaman Ona benzemek istersin. Benzersen evrendeki son hazineyi keşfedersin.” (s.62)

*”Salâvat getirmek, bizi kuvvetli bir mıknatıs gibi Onun güzel ahlakına doğru çeker.” (s. 88)

* “Elimizi şiddet için değil, öncelikle karşımızdakine güzel dualar etmek için kaldırmalıyız.” (s. 132 )

* “Rehberin (sav) şefkatli kalbi, Allahın merhametini yansıtan, sevgi dolu bir çadır haline sarmıştı onları. Yalnız onları mı? Dağı, taşları, ağacı, suyu hatta hayvanları…”

* “Yol arkadaşlığı; dostunun sırrını gizlice öğrenmeyi değil, dostunun sırrını herkesten gizleyebilmeyi gerektirir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu