Tıbba Yön Veren Endülüslü Doktor: İbn Zuhr
Hem bir İslam alimi hem de başarılı bir doktor. Orta Çağ’dan itibaren tüm dünyayı etkilemiş, tıbba yön vermiş Müslüman bilim insanı. Bulduğu tıbbi metotların şuan bile uygulandığı, modern tıbba öncülük eden, kitapları Avrupa’da yıllarca okutulan başarılı hekim İbn Zühr ile tanışıyoruz bugün.
1094’te şuan İspanya’nın sınırlarında olan Endülüs’ün Sevilla şehrinde dünyaya gelmiş. Babası da, dedesi de büyük büyükbabası da, yani aslında 6 kuşak üst üste tabip olan ailede dünyaya gelmiş. İslami ilimlere meraklı olmasıyla, küçük yaşta fıkıh, edebiyat ve din ilimlerini tahsil edip Muhammed b. Attab’dan lügat, kıraat, hadis ve tefsir derslerini almış. Çocukken bile ilim tahsil etmeyi seven biriymiş. İslami ilmini tahsile başladıktan bir süre sonra kendisi gibi doktor olan babasından ilk tıp derslerini tahsil etmiş. Müslüman hekim İbn Zühr, ismini Avrupa’ya da duyurmuş, ama orada daha çok “Avenzoar” adıyla biliniyor. Yazdığı eserler ise Avrupa’da tıp tahsil edenler için önem kazanmıştır.
Modern Tıbbın Öncülüğünü Yaptı
İleri görüşlü tabib, Tıp’ta en önemli rehberin “deney” olduğunu savundu ve yüzlerce yıl sonra bile Avrupa’daki tıp eğitiminde kullanılacak olan kadavra üzerine yoğunlaşarak modern tıbba şekil verdi. Genel ve özel patoloji sınırlarını belirleyip, uyuz hastalığının teşhisini koymuş ve bazı kitaplarda ilk parazitoloji doktoru olduğu varsayılıyormuş. Hijyenle ilgili çalışmaları semptomatolojiden teşhise, değişik hastalıkların tanımlanmasını ve kategorize edilmesini sağlayan da yine İbn Zühr.
Ameliyat sonrasında, boğazına cisim kaçması yüzünden ya da farklı sebeplerden dolayı hastanın nefes alışverişini kolaylaştırmak gerekir. Bu sorunu çözmek için şu an modern tıbbın kullandığı metot “trakeostami”dir. Bu kıymetli, tıp için çok mühim olan çözümü İbn Zühr yüzlerce yıl önce keşfetmiş. Bu işlemi, insanlarda uygulamadan önce keçilerde denemiş, olumlu sonuç alınca da tedavi olarak uygulamaya başlamış. Bu da deney odaklı bir doktor olduğunun güzel bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
İbn Zuhr, Tıp ve eczacılık alanlarının birbiriyle sentezlemek gerektiğini savunan ilk isim. Tıp tarihine ismini altın harflerle yazdıracak olan farklı rasyonel tedavi metotları geliştirmiş. Sinir beden hastalıkları ve tedavi yolları, idrar yolu hastalıkları, iltihaplanmalar ve kalp cidarı iltihabının tarifini yapmış. Peritonit, sulu ve kuru perikardit, akciğer hastalıklarının tasnifini yapmış ve bunu kendi alanında yapan ilk isim olmayı da başarmıştır.
Hastalıkların oluşumunu etkileyen temel sebebin “yiyecekler” olduğunu düşünmüş ve bundan yola çıkarak; beslenme diyet ve yiyecekleri araştırmış. Dengeli, doğru ve ölçülü yemenin bazı hastalıklardan emin kılacağını söylemiş. Bu sayede yine bir ilke imza atmış ve “perhiz”, “diyet” olarak bildiğimiz sağlıklı beslenme metodlarını keşfeden isim olmuştur.
Maalesef Endülüs’te çıkan yangın sonucunda bazı eserleri yanmış, ama buna rağmen bazı kitaplarının kurtarılıp, Avrupa’nın farklı yerlerinde muhafaza edilmesi başarılmıştır.
Bazı Önemli Eserleri
Kitâbü’t-Teysîr fi’l-müdâvât ve’t-tedbîr kitabında, koruyucu hekimlik hakkında verilen kısa bilgilerden sonra geleneksel anlayışa bağlı kalınarak baştan itibaren vücuttaki organlarda ortaya çıkan hastalıklar ve bunlara karşı kullanılacak ilaçlar sırayla tanıtılır.
Kitâbü’l-Aġẕiye Yiyecek ve içeceklerin sağlığa olan yarar ve zararları, diyetler, hijyen kuralları ve baharat çeşitlerinin tıp açısından taşıdığı özellikler gibi konuları içerir.
Kitâbü’l-Ḳānûn, çeşitli organlarda görülen hastalıklara karşı uyarı mahiyetinde küçük bir risâle. Müellifin kendi dönemindeki hekimlerin gerek tedavi gerekse besin maddesi olarak şekeri bala tercih etmelerinin yanlışlığını anlatmak üzere kaleme alınmış.
Kitâbü’l-İḳtiṣâd fî ıṣlâḥi’l-enfüs ve’l-ecsâd: Tıp ve koruyucu hekimlik yöntemlerinin bir arada işlendiği özet bir eser. Kitapta önce geleneksel tıptaki nefis ayırımına uygun olarak beyindeki akli, kalpteki hayvani ve ciğerdeki tabii nefisler ele alınmış; ardından diğer organlarda görülen hastalıkların tedavileri üzerinde durulmuş. Eserin dikkat çeken bir özelliği, hastalıkların tasvir ve tedavi yöntemlerinin Allah’a hamdetme vasıtası olduğu için önce dildeki rahatsızlıklardan başlanarak anlatılmasıdır.
Bahsettiğimiz gibi İbn Zuhr tıp alanında yaptığı büyük atılımlarla modern tıbba ışık tutan en önemli isimlerden biri olmuştur. Şu an bile tıbbi makalelerde kitaplarından alıntılamalar yapılmaktadır. İbn Zuhr’un dikkatli klinik gözlemleri onu orijinal görüşlerine götürmüştür. Umarız nice İbn Zuhr gibi doktor ve alimlerimiz yetişmeye devam eder.
Tıp biliminin geçmişindeki önemi konusunda güzel bir yazı. Teşekkür ederiz