Biyografi

Hasan Akkuş

Kâmil insanlar, dünyada kaldıkları süre boyunca kendilerinden sonra gelecek olan nesillere halisane bir miras bırakmak için çaba gösterirler. Bu yazımızda da bu kâmil insanlardan biri olan pek çok hafız yetiştirerek birçok hayırlı faaliyete önderlik etmiş Hasan Akkuş’tan bahsedeceğiz. 

Hasan Akkuş 1895 yılında Osman Efendi ile Keziban Hanım’ın evladı olarak Ankara’nın Kızılcahamam ilçesine bağlı Beşkonak köyünde dünyaya gelmiştir. 1899 yılında çalışmak maksadıyla İstanbul’a giden babası Osman Efendi bir müddet işçilik yaptıktan sonra Sirkeci Emirler Mescidi’ne müezzin olmuştur. Daha sonra ailesini de yanına almış ve bu vesileyle Hasan Akkuş’un çocukluğu İstanbul’da geçmiştir.

İlk dinî eğitimini din görevlisi olan babasından alan Hasan Akkuş, ilk tahsilini de Hamidiye Mektebinde tamamlamıştır. Hafızlık eğitimine Hafız Hüsnü Efendi’nin yanında başlamış ve hıfzını tamamladıktan sonra Ayasofya Merkez Rüştiyesine kaydolmuştur. 1913 yılında buradan mezun olunca Ayasofya Medresesine girmiş ve henüz on sekiz yaşında iken Dizdariye Cami’ne müezzin olarak tayin edilmiştir. Cami görevi ile birlikte öğrenciliğini de sürdürürken 1915 yılında Birinci Dünya Savaşı başlayınca Hasan Akkuş da askerliğe alınmıştır. İki aylık bir eğitimin ardından Yemen Cephesi’ne gönderilerek burada görev yürütmüş ancak İngilizlere esir düşmüştür. 

Cephe

Allah’a Verilen Söz

Yemen Cephesi’ndeki görevi boyunca savaşın bütün dehşetine yakinen şahitlik etmiş olan Hasan Akkuş, esaret döneminde büyük sıkıntılara maruz kalır. Bu zorlu yıllarda memleket özlemi ve eğitiminin yarım kalmışlığı ile hüzünlenen Akkuş, zaman zaman ellerini açar ve Allah’a şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Eğer beni bu esaretten kurtarırsan memleketime, yurdum İstanbul’a geri dönebilmeyi bana nasip edersen ömrümün sonuna kadar bütün hayatımı Kur’an’a hizmetkâr olarak geçireceğim.” Çileli geçen esaretin ardından 1918 yılında hürriyetine kavuşan Hasan Akkuş, Rabb’ine verdiği bu sözü gerçekleştirmek için kendisini Kur’an eğitimine verir. İstanbul’a dönünce vakit kaybetmeden Dizdariye Cami’ndeki görevine yeniden başlar. 

Kur'an-ı Kerim

Takva Ehlindendi

1923’te ilk olarak Galata Arap Cami imam hatipliğine tayin edilen Hasan Akkuş, takvimler 1926 senesini gösterirken Nuruosmaniye Cami hatipliğine tayin edilir. Aynı sene Seher Hanım ile evlenir ve bu evlilikten Hayrünnas, Hayrünisa ve Osman isimli üç çocukları dünyaya gelir. Bir yandan imamlık görevini sürdürürken bir yandan da Nuruosmaniye Cami başimam-hatibi Hafız Osman Efendi’den kıraat dersleri alır. Menemen Olayı’nın yaşandığı 1930’lu seneler oldukça sıkıntılı geçen günlerdir. Nitekim hadise bahane edilerek birçok din âlimi takibe maruz bırakılmış, Hademe-i Hayrat diye isimlendirilen gönüllü cami görevlilerinin faaliyetlerine mani olunmuştur.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlanmış; diğer yandan Darü’l-Fünun İlahiyat Fakültesi kapatılmıştır. Tam da işte bu ortam ve atmosferde Hasan Akkuş Hoca, Nuruosmaniye Cami’nin bir bölümünde fahri olarak talebe yetiştirmeye başlamış ve Kur’an-ı Kerim okutmayı sürdürmüştür. 1934 yılında ise İstanbul ikinci hafız muallimliğine tayin edilen Hasan Akkuş, 1936’da da Nuruosmaniye Cami başimam-hatipliğine getirilmiştir. Hasan Akkuş Hoca öylesine züht ve takva sahibi bir insandı ki yaşamında hep Efendimiz Aleyhisselam’ı örnek almış ve çevresine de örnek olmaya gayret göstermiştir.

Öyle ki bir gün öğrencisi ile Hasan Hoca vapurla Kadıköy’e seyahat etmektedirler. Seyahat esnasında abdest almak için Hoca kollarını sıvamaya başlayınca öğrencisi: “Hocam, Kadıköy’e vardığımızda daha rahat abdest alabilirsiniz.” der, Hoca ise “Evladım! Ben abdestsiz gezemem.” cevabını verir. Güzel ahlakıyla Hasan Hoca; camisinde imam, Kur’an kursunda Kur’an muallimi olarak insanımızın manevi hayatına rehberlik etmiştir. 

Abdest

Kur’an Bayraktarlığı

İkinci Dünya Savaşı sebebiyle 1940 yılında tekrar askere alınarak Şark Cephesi’ne gönderilen Hasan Akkuş, bir yıl kadar Diyarbakır’da görev yapmıştır. Askerlik vazifesi sona erince imamlığa ve Kur’an öğretim faaliyetine bıraktığı yerden yine Nuruosmaniye Cami’nde devam etmiştir. Bu yıllarda Anadolu’nun dört bir yanından Kur’an sevdalıları ilim öğrenmek için İstanbul’a gelmektedirler. Gelen talebelerin konaklayacakları bir mekâna ve ilim öğrenecekleri bir hocaya ihtiyaçları vardır.

Cumhuriyet Dönemi Kur’an kursu hizmetlerinde akla gelen ilk mekân hiç şüphesiz Nuruosmaniye Cami hoca ise Hasan Akkuş’tur. Hasan Hoca bu ihtiyacın farkındadır ve bu maksatla dershaneyle beraber talebe yurdu oluşturmak için faaliyete geçer. Nuruosmaniye Cami bünyesinde bulunan ve Vakıflar İdaresi tarafından da o günlerde depo olarak kullanılan mütevelli odası, Hocamızın kiralayıp Kur’an hizmeti için kullandığı mekân olur. Daha sonra talebelerin sayısı artınca Akkuş kendisi bizatihi girişimlerde bulunarak Nuruosmaniye Cami bünyesinde bulunan külliyeyi kiralar. Böylece yurdumuzun ilk yatılı Kur’an Kursu modeli Hasan Hoca vesilesiyle gerçekleştirilir. Hocamız bir yandan bu caminin imam hatipliğini yürütürken bir yandan da Kur’an muallimliği kadrosunda da Kur’an talebelerini yetiştirir.

İşte Hocamızın bu samimiyet ve gayretle gece gündüz demeden daha önce Yemen’de esaret yıllarında söz verdiği o güzel duası gerçekleşir. Büyük küçük demeden cami eksenli bir din hizmeti sunan Hasan Akkuş, camide insanların gönüllerine İslam’ı nakşeder. Hocamızın yetiştirdiği bu talebeler daha sonra ülkemizin dört bir yanında Kur’an hizmetini yürütecek, Kur’an’ın bayraktarlığını yapacak kişilerdir.

Hoca

Gönüllerde Hoş Bir Sadâ İle

Kur’an-ı Kerim’e hizmeti ve güzel okuyuşu ile dönemin meşhur hafızları arasında yer alan Hasan Akkuş, 1950-60 yılları arasında da imamlık ve Kur’an muallimliği görevlerini birlikte yürütmüştür. 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden sonra yapılan idari düzenlemelerle iki görevin aynı anda yapılması uygulamasına son verilince Hasan Akkuş imamlığı tercih etmiştir. Böylece 1926 yılından bu yana sürdürdüğü otuz dört senelik Kur’an muallimliğini bırakmak durumunda kalmıştır.

1970’li yıllara gelindiğinde Akkuş artık yaşlandığına kanaat getirerek kendi isteği ile Nuruosmaniye Cami başimam-hatipliğinden emekliliğe ayrılmıştır. Uzunca bir süre özveri ile Kur’an-ı Kerim hizmeti veren Hasan Akkuş, yakınlarının ve dostlarının arasında emeklilik hayatını yaşamaya başlamışsa da 8 Ocak 1972 tarihinde vefat etmiştir. Cenaze namazı, uzun yıllar hizmet vermiş olduğu Nuruosmaniye Cami’nde Hafız Abdurrahman Gürses tarafından kıldırılmış ve kalabalık bir cemaatin iştirakiyle Zincirlikuyu’daki aile kabristanlığına defnedilmiştir.

Hasan Akkuş Hoca'nın Mezarı
Hasan Akkuş Hoca’nın Mezarı

Hasan Akkuş hayatı boyunca mihrapların imamsız, minarelerin müezzinsiz, kürsülerin vaizsiz, minberlerin hatipsiz kalmaması için mücadele ederek bir yaşam sürmüştür. Yetmiş yedi yıllık ömründe binlerce gencin elinden tutmuş, nesillerin Kur’an aşkıyla yetişmesi için İslam’ın nurunu, Kur’an’ın aşkını ve Peygamberimizin ahlakını aşılamak için var gücüyle çalışmıştır. Gönüllerde hoş bir sadâ, ardında ise sadaka-i cariye bırakarak bu dünyadan ayrılan Hasan Akkuş Hocamızı rahmetle yâd ediyoruz. 

Kaynak
İSAM KütüphanesiTürkiye Diyanet Vakfı İslam AnsiklopedisiDiyanet TV

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu