İslam Tarihi Köşesi

Osmanlı’da Ramazan Hazırlıkları

Osmanlı’da Ramazan ayı adeta bir dostu, bir sevgiliyi bekler gibi hasretle beklenir ve büyük bir coşkuyla karşılanırdı. Ramazan ayı yaklaşamaya başladı mı hazırlıkları da başlardı. Ramazan’a diğer aylardan ayrı bir hürmet gösterilir, iki üç ay kala her hanede hazırlıklar başlar, evler temizlenir, erzaklar ve ev eşyaları satın alınırdı. Evdeki bütün bakır kaplar kalaylatıldığı gibi herkes imkânı nispetinde yeni fincanlar, tabaklar, kıymetli kaşıklar alırdı. Zengin olanlar kendilerine Ramazan’a özel kürkler, seccadeler satın alır, hanımlar elbiseler diktirirdi.

Ramazan ayı asla kirli, tozlu bir evle karşılanmazdı. Evin her köşesi güzelce elden geçirilir, mutfak rafları, camlar, halılar, dolaplar silinir, mutfak, banyo, tüm köşe bucak temizlenirdi. Bardaklar, tabaklar, tepsiler, şamdanlar parlatılırdı. İftar sofralarında kullanılacak sofra bezlerinin yüzleri yenilenir, yatak örtüleri değiştirilir, her şey ütülenir, katlanır dolaplara yerleştirilirdi. Temiz, işlemeli örtülerle evler adeta Ramazan için süslenirdi.

Ramazan Masrafı Görmek

Un

Ramazan’a bir hafta kala evin reisi eline kâğıdı kalemi alır, hanımıyla beraber eksiklikleri tespit ederler ve bir Ramazan listesi oluştururlardı. “Rugani” denilen beş altı teneke sadeyağ, “dakik” adı verilen has un ve Odesa’dan gelen böreklik un, “elmasiye” isimli iftariyeliklerin arasında yenilen meyve peltesi bu listeye kaydedilirdi.  Ramazan’da bir ay boyunca tüketilecek olan tüm gıdalar temin edilirdi. Çorbalık şehriye, makarna, güllaç, pirinç, peynir, reçel, zeytin, sucuk, pastırma, şeker, un, kuru üzüm, erik veya kayısı, pestil gibi yiyecekler alınır, hazır edilirdi. Ramazan’dan önce toplu bir şekilde bu gıdaları satın almaya “Ramazan masrafı görmek” denilirdi. Toplumda varlıklı kişiler kendi Ramazan masraflarını karşıladıkları gibi, komşularından, yakınlarından fakir olan ailelerin de erzaklarını temin ederlerdi. Yoksulların, dulların ve bekarların masrafları giderilir, erzakları bir hafta önce kendilerine gönderilirdi.

Ramazan’a Maddi ve Manevi Hazırlık

Kuran okuma

Ramazan’da iftar sofralarını yeni lezzetlerle donatmak isteyen hanımlar öncesinde komşularından tarifler alırdı. Özellikle Güney Doğulu ve Doğulu hanımlardan alınan bol yağlı ve etli yemeklerin tarifleri kaydedilir, pastırmalı, kıymalı yemekler, içli köfteler, çeşit çeşit dolmalar yapılmak için Ramazan ayı beklenirdi. Ramazan gelmeden iftara kimlerin davet edileceği, kimlere gidileceği, konuklara nelerin ikram edileceği belirlenirdi. Yaz aylarında Ramazan için reçeller ve şuruplar hazırlanır, özel sebzelerden turşular kurulurdu. Kütahyalı hanımlar Ramazan gelmeden evlerinde sac üzerinde veya fırınlarda yufkalar açar, bu yufkaları bir beze sarıp, kaldırır, Ramazan gelince sahurda börek, kapama, cevizli yufka tatlısı, haşhaşlı gözleme yaparlardı.

Ramazan için yapılanlar yalnızca maddi hazırlıklardan ibaret değildi. Kur’an-ı Kerimler, ilmihaller, Yasin-i Şerifler kaldırıldıkları dolapların içinden çıkarılır, hane halkını görebileceği, güzel bir köşeye konulur, yeni seccadeler, tespihler, takkeler alınır, misvakların uçları açılırdı. Birkaç gün öncesinden ilmihalden oruç, zekât, sadaka, teravih bahisleri okunur, manevi olarak da Ramazan’a hazırlanılırdı.

Toplumsal Alanların Hazırlığı

Ramazana Hazirlik

Osmanlı’da evlerle beraber toplumsal alanların her biri de Ramazan için hazırlanırdı. Çarşılar, pazarlar güllaçlarla, pastırmalarla çeşit çeşit Ramazan erzaklarıyla donatılır, mahallelerdeki tüm dükkânlar, kahvehaneler temizlenirdi. Hayalciler, tulumbacılar ve göstericiler de Ramazan için sergileyecekleri etkinlikler için büyük kahvehaneleri kiralarlardı. Kahvehanenin her tarafını elvan kâğıtlardan yapılan gül motifli süslerle kaplar, pencerelerin arasını yaldızlı süslerle süslerlerdi. Tulumbacılar tulumba aletlerinin bazılarını kahvehanenin duvarlarına asarlar, diğer çalgı aletlerini de Ramazan’a hazırlarlardı. Kahvehaneciler de kapının önünde durur, “Buyurun ağalar, buyurun” diyerek insanları kahvehaneye çekerler, gelenlere nargile ve kahve ikram ederlerdi. Kahvehanelere bir de “muamma” denilen bir mâni asılırdı ki kahveye gelenler bu muammayı bilmek için bir mâni söylerlerdi. Tabi muammayı bilmek zordu. Maksatta zaten mâni dinlemek, eğlenmek, hoşça vakit geçirmekti. Şayet muammayı çözen olursa, ona para, kumaş ya da elbise hediye edilirdi. Camiler de Ramazan’a hazır edilir, mütevelli denilen kişiler aracılığıyla camilere mum ve zeytinyağı verilir, caminin kandil, süpürge gibi eksiklikleri giderilirdi.

Şaban ayının son akşamı Ramazan’ın gelişini müjdelemek için bekçi davulunun etrafını saran, çocuklar ve delikanlılardan oluşan elleri meşaleli kalabalıklar

Ramazan geldi, hoş geldi
Baklava tepsisi boş geldi.

mısralarıyla sokakları şenlendirirlerdi.

Kaynakça

  1. Bezci, Gül. Osmanlı Toplumunda Ramazan Kültürü. Kütahya: Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2018.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu