İçerikler

Türk ve Dünya Tiyatrosunda Mutlaka Okunması Gereken 5 Temel Eser

Tiyatro eserlerini okumak da en az izlemesi kadar zevklidir. Çünkü tiyatro metinlerinde yer alan konuşmaları; yalnızca karakterlerin arasında geçen basit, günlük diyaloglar olarak göremeyiz. Karakterleriyle, diyaloglarıyla ve hissettirdiği atmosferiyle tiyatro metinleri, bizlere olayların yaşandığı dönemi, toplumu ve mekanları daha iyi anlama fırsatı sunar. Türk ve dünya tiyatrosunda okunmayı bekleyen birbirinden güzel ve merak uyandırıcı eserler var. Biz yazımızda sizlere bu tiyatrolardan mutlaka herkesin okuması gerektiğini düşündüğümüz 5 temel eseri derledik.

Anton Çehov – Üç Kız Kardeşler

Anton Cehov – Uc Kiz Kardesler

Bu eserlerden ilki, hikayeleriyle de adını çokça duyduğumuz Çehov’un “Üç Kız Kardeş” isimli eseri. Aristokrat bir aileden gelen ve babalarının ölümü üzerine doğup büyüdükleri Moskova’dan ayrılarak on yılı aşkın süredir küçük bir taşra kasabasında hayatlarını sürdürmeye çalışan üç kız kardeşin: Mâşa, Olga ve İrina, etrafında şekillenen bir eserdir.

Eserde vurgusu sıklıkla yapılan Moskova’ya dönme umudu, aslında bu üç kız kardeşin eskiden yaşadıkları seçkin hayatlarına dönme arzularının da bir nevi simgesi haline gelmiş. Moskova’ya dönüş hayallerinin yanında, günlük hayatın koşuşturması içinde geçip giden hayatları, düştükleri derin umutsuzluk ardından, tekrar umutlanmaları ve sonrasında tekrar düşüşleri aslında bizlere insan doğasını bir kez daha hatırlatmakta.

Yalnızca üç kız kardeş ve çevresindekilerin iç dünyasına değil, dönemin Rusya’sına da yolculuk yapacağınız oldukça sade ve akıcı bir eser.

Necip Fazıl Kısakürek-Reis Bey

Necip Fazil Kisakurek Reis Bey

“Etmeyin Reis Bey, siz ağlayamazsınız! Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz!” Modern Türk Tiyatrosunun en önemli isimlerinden olan Necip Fazıl’ın bu eseri, piyesleri içinde şüphesiz en bilineni. Merhametsizliği ve soğukluğu ile meşhur Reis Bey isimli hâkim, suçsuz bir genci idam etmesinin ardından en ağır ceza ile baş başa kalmıştır: Vicdan azabı. Reis Bey’in yaşadıklarının ardından kendisiyle derin bir muhasebe içerisine girmesi ve hayata, insana, en önemlisi adâlete ve merhamete olan bakış açısının değişiminden bahseden bu eser; adalet sistemine de önemli eleştirilerde bulunmakta.

“Bütün gece vicdan muhasebesine giriştikleri için uykusuz kalan hâkimler, ancak duruşmada uyuyabilirler.”

Ön yargılarımızı ve kabullerimizi sorgulayacağımız ve Reis Bey başta olmak üzere her bir karakterin yaşamından kendimize önemli dersler çıkartacağımız çok değerli bir eser olduğunu söyleyebiliriz. Merhametin yalnızca kötülük doğuracağına inanan Reis Bey’in, kendi iç dünyasının hakimliğini yaptıktan sonra “Affı anlayınca, kendinizden başka her insanı mâzur göreceksiniz.” diyen birine dönüşmesi oldukça etkileyici.

Necip Fazıl’ın hayatına baktığımızda da eserinde kendi yaşamından izler görmek mümkün. Merhamet, pişmanlık, af ve ümidi iliklerinize kadar hissedeceğiniz bu piyesi bizce herkes okumalı.

William Shakespeare–Hamlet

William Shakespeare–Hamlet

“Olmak ya da olmamak, bütün sorun bu!”

Tiyatroyla ilgili bir liste yapıldığında Shakespeare’den bahsetmemek olmaz. Hepimizin ismini mutlaka duyduğu, oyunlarıyla ve şiirleriyle yüzyıllardır dünyanın dört bir yanından okuyucuya ve seyirciye ulaşmış önemli bir yazar Shakespeare.

Dünyada en çok tanınan ve sahneye konulan Hamlet, oldukça bilindik bir konuyu işlemektedir. Buna rağmen edebi yönden güçlü ve kült bir eser olarak kabul edilmekte.

Danimarka Prensi Hamlet, babasının ölümü üzerine ülkesine geri döner. Fakat amcası Claudius, Hamlet’in annesi ile evlenmiş ve çoktan tahta çıkmıştır bile. Hamlet babasının ölümünün amcası tarafından işlenen bir cinayet olduğuna inanmaktadır. Amcasından ve çevresinde buna göz yumanlardan intikam alma arzusuna tutulmuştur.

Aşk, intikam ve iktidar savaşından kaynaklanan cinayetlere ve Hamlet’in dinmeyen öfke ve hırsına, hayal kırıklıklarına şahit olabileceğiniz ve tiyatro metinleri arasında klasik ve temel bir eser Hamlet.

Haldun Taner–Keşanlı Ali Destanı

Haldun Taner–Kesanli Ali Destani

Karakterleri ve olay örgüsü ile sizlere hiç yabancı gelmeyecek bir eser “Keşanlı Ali Destanı.” Haldun Taner’in “gecekondu ortamında bir kahramanlık mitosunun parodisi” olarak tanımladığı bu oyun yazıldığı günden beri ilgiyle karşılanmış. Pek çok kez sahneye konmuş.

Yazdığı eserlerin hemen hemen hepsinde Türk toplum yapısının eksik yahut abartılı özelliklerine vurgularda bulunmuş Haldun Taner. Bu nedenden olmalı ki eserlerini okurken neredeyse bütün karakterler bir şekilde günlük hayatta karşımıza çıkmış gerçek kişiler oluyor. Bu yönüyle olaylar daha gerçekçi ve sürükleyici geliyor okuyucuya.

Genel hatlarıyla Ali, Sineklidağ’da yaşayan ve mahallenin kızlarından Zilha’ya aşık bir gençtir. Zilha’nın mahallece pek sevilmeyen amcasının öldürülmesi suçu, yapmadığı halde Ali’nin üzerine atılmış ve Ali hapse girmiştir. Onun hapiste olduğu sırada ise Ali adeta bir kahraman ilan edilmiş ve olaylar bunun etrafında şekillenmiştir.

Bir çırpıda okunabilecek sade, akıcı ve son derece keyifli bir oyun olan Keşanlı Ali Destanı’nın, Türk Tiyatrosundan mutlaka okunması gereken eserler arasında olduğunu söyleyebiliriz.

Molière – Hastalık Hastası

Moliere–Hastalik Hastasi

Tiyatro, özellikle de komedi tiyatrosu dendiğinde akla gelen ilk isim kesinlikle Moliére. Pek çok dile çevrilmiş, okunmuş ve sahneye konulmuş bir komedi yazarı olan Moliére aynı zamanda komedi türü tiyatronun gelişip yayılmasında öncü bir şahsiyettir. Eserlerinde günlük ve sıradan denebilecek belki de çoğu kişinin görmezden geldiği konuları oldukça başarılı bir şekilde aktardığını söyleyebiliriz.

Hastalık Hastası da onun bu tür eserlerinden biridir. Etrafını parası için saran insanların onu çok hasta olduğuna inandırdığı Argan isimli yaşlı ve varlıklı bir adamın etrafında şekillenen bir oyun.  Oyunda türlü kötülükte karakterler olmakla birlikte iki ana kötü karakter vardır: Argan’ın servetine göz dikmiş ikinci karısı Béline ve hasta olmadığı halde sürekli ona ilaç yazan ve hastalığını abartan hekim Mösyö Purgon’dur.

Eserde bilgisiz ve para hırsıyla hareket eden hekimleri eleştirdiği için dönemin hekimlerinin antipatisini kazanmış ve yine bu oyunu canlandırdıktan sonra fenalaştığında ona hiçbir hekimin müdahale etmediği rivayet edilir.

Olay ve karakterleri oldukça gerçekçi olan Hastalık Hastası, farklı bir ülkede geçmesine rağmen okuyucuya yabancı gelmemekte. Bu da bizlere kötülüğün tek millet olduğunu bir kez daha göstermekte.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu