Tasavvuf Edebiyatı

Abdullah-ı İznikî: Eşrefoğlu Rûmî

Babasının adından ötürü Eşrefoğlu, İbn’ül Eşref, Eşrefzâde, doğduğu yerden ötürü İznikî, bulunduğu diyar ve şöhretinden ötürü Eşref-i Rûmî ya da Eşrefoğlu Rûmî denilen, peygamber soyundan gelen mutasavvıf şairimiz Abdullah Eşrefoğlu Rûmî tasavvuf edebiyatımızın sıradaki ismi oldu. Kendisini ilahi aşka ve ona kulluğa adamış bir ömrü gelin birlikte okuyalım, şairliğine, şiirliğine göz atalım.

Hayatı

Soyunun Hz. Peygamber’e dayandığı ve aslen Mekkeli oldukları söylenen Eşrefoğlu Rûmî’nin ailesi Mısır’dan Suriye’nin Hama kasabasına gelir. Daha sonra Anadolu’ya göç edip gelen aile önce Manisa’ya sonra İznik’e yerleşir. Asıl adı Abdullah, babasının adı Seyyid Ahmet Eşref olan şairimizin doğum yeri İznik’tir. Babasının adında geçen Seyyid ifadesi peygamber soyundan geldiklerine delalettir. Doğum tarihi ile ilgili kaynaklarda geçen tarihlerden en makbulü 1353(754) olduğu söylenir. Hem dedesinin hem de babasının tasavvuf ehlinden olması Anadolu’ya gelişlerinde önem arz etmektedir. Zira o dönemde tahsil öğrenmek adına Taşkent, Buhara, Semerkand, Mısır gibi diyarlara Anadolu’dan birçok kişi gitmiştir. Anadolu’dan gidenler olduğu gibi irşad faaliyetlerini yürütmek, kendisini tasavvufun getirdiği aşkla olgunlaştıracak şeyhler arayanlar da Anadolu’ya gelmiştir.


Annesi hakkında çok fazla bilgi sahibi olmasak da babasıyla İznik’te evlenip İznikli olduğu tahmin edilmektedir. İki kardeşi olan Eşrefoğlu Rûmî’nin kardeşlerinden biri Hama’da, diğeri ise Manisa’da medfun olmuştur. Çocukluğunu, gençliğini, İznik’te ailesinin yanında geçirdiği bilinen Eşrefoğlu Rûmî’nin talim ve terbiyeyi ailesinden aldığı bilinir. Daha sonra ise Bursa’ya giderek Çelebi Sultan Mehmed Medresesi’nde tahsile devam etmiş, medresenin en büyük âlimlerinden Mevlana Hocazâde ve Mevlana Tûsî’den oldukça faydalanmıştır.


Kendisi hakkında önemli bilgilere ulaştığımız kaynak olan Menâkıb-ı Eşrefzâde eserindeki rivayete göre tasavvuf yoluna girişi Bursa’daki meczup zat Abdal Mehmed sayesinde olur. Yer alan rivayette Eşrefoğlu, medrese yakınında karşılaştığı perişan kıyafetli garip tavra sahip zatı görünce “Tarîk-i meşâyıhtan(şeyhlerin yolundan) bana nasip ve dâye(lütuf, ihsan) var ise ve ma‘ârif-i ilâhî (Rabbimin sanatı) müyesser(nasip) olur ise alâmetler zûhur ide(ortaya çıka)” şeklinde dua eder. Abdal Mehmed Eşrefoğlu’nun yüzüne bakarak “danişmend, var bize pazardan köfteli çorba getir” der. Meczubun sözünü yerine getirmek için pazara giden Eşrefoğlu köfteli çorba bulamayınca eli boş dönmek istemez. Köftesiz bir tas çorba alıp dönünce Abdal Mehmed çorbayı karıştırır ve köfte olmadığını görür. Eşrefoğlu’na “danişmend, nerede bunun köftesi?” diye sorunca “köfteli çorba kalmamış yarın getireyim sultanım” cevabını alır. Bunun üzerine yerden aldığı bir miktar çamuru köfte gibi yapıp çorba içine atar ve Eşrefoğlu’ndan yemesini ister. Eşrefoğlu’nun tereddütsüz yediğini görünce “sen olmayıp kim olsa gerek” der ve oradan uzaklaşır.


Yaşadığı bu hadisenin kendisinin tasavvufi bir hayatın nasiplisi olduğuna işaret sayan Eşrefoğlu irşad etmeye mürşid aramaya koyulur. Bursa’nın önemli zatlarından Emir Sultan’a giden Eşrefoğlu “biz yaşlıyız ve vefatımız çok yakındır. Sen, Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli kardeşimize teslim ol. O, sana istediğini verir” cevabını alır. Ankara’ya Hacı Bayram Veli’nin dergâhına giden Eşrefoğlu tövbeden sonra çileye çekilir. Çile ve riyazetten sonra on bir sene Hacı Bayram Veli’nin hizmetinde, dergâhın imamlığı görevinde bulunur. Hacı Bayram Veli’nin kızı Hayrünnisa ile evlenen Eşrefoğlu hocasının damadı olmuştur. Kendisine seccade ve alem veren hocasından icazet alıp memleketi İznik’e gönderilen Eşrefoğlu Bayramî halifesi olur. Halkı irşad etmekten ziyade kendi iç dünyasının derdine düşen Eşrefzâde uzlete çekilir. Fenafillâha yani Allah’a ulaşma arzusu içinde olan Eşrefoğlu Rumî, Ankara’ya şeyhinin yanına geri dönerek “daha ilerideki manevi makamlara ulaşmak istiyorum” der. Hacı Bayram Velî “Senin, bu makama ulaşman için Hama (Suriye) şehrinde oturmakta olan Abdülkâdir Geylânî’nin torunlarından Hüseyin-i Hamavî’nin yanına gitmen gerekir. Öncelikle, nefsi eğitme veya kırk günlük zorlu sürece girme (erbain) işini İznik’te yap. Başından geçen bütün olayları da bir kâğıda yaz. “ İznik’e geri dönen Eşrefoğlu kırk günlük çileye girer, başından geçenleri kâğıda yazar, ardından ailesiyle Hama şehrine gider.


Onun geldiği gün hacdan dönen Hüseyin-i Hamavî “Dostlarım! Beni karşılama işini tamamladınız. Şimdi de Anadolu’dan çok önemli bir misafirimiz geliyor. Şimdi de gidip onu karşılayın.” der. Hizmetçileri olan gösterişli bir kişi karşılayacaklarını zanneden halk gösterişsiz kıyafetler içinde gelen Eşrefoğlu’nu tanıyamaz. Bu durumdan haberdar olan Hüseyin-i Hamavî, Eşrefoğlu’nu bizzat karşılar ve ona kâğıdı sorar. Başından geçenleri kâğıda yazan Eşrefzâde hemen kâğıdı verir ve ayağının tozuyla çilehaneye girer. Ailesinin ihtiyaçlarıyla ilgilenen Hüseyin-i Hamavî, Eşrefzâde’ye zikirler telkin eder. Erbain(kırk günlük çile) sonrasında Hüseyin Hamavî tarafından Eşrefoğlu’na Kâdiri icazetnamesini, alemi, çerağı, seccadeyi verip onu halife tayin eder. İznik’e görevlendirdiği Eşrefoğlu doğduğu toprağa geri döner. Böylelikle diğer salik kimselerden olan mutasavvıf şairlerin birçoğunda görüldüğü gibi seyr u süluk yani manevi yolculukla oluşan değişim, dönüşüm, hicret olguları gerçekleşmiş olur.

Esrefoglu Rumi Camii
Eşrefoğlu Camii


İznik’e dönüşünün ardından bir süre uzlet halinde yaşamaya devam eden Eşrefoğlu Rûmî, daha sonra kurduğu dergâhında irşad etmeye başlar. Kısa zamanda yayılan tarikatı onun hayatta iken büyük bir veli olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Rivayetlerden birine göre Fatih Sultan Mehmet’in annesi Mükerreme Sultan’ın dilindeki yarayı bizzat padişah tarafından tekrarlanan davet üzerine İstanbul’a giderek tedavi etmiştir. Saray çevresinde de tanınır hale gelen Eşrefzâde’nin müridleri arasında Fatih Sultan Mehmed’in sadrazamı Mahmut Paşa’nın da olduğu bilinir. Menakıba göre 100 yaşlarında İznik’te vefat eden Abdullah Eşrefoğlu Rûmî sonraları camiye çevrilmiş dergâhının haziresine defnedilir. Vefat tarihi konusunda farklı görüşler olsa da türbede yer alan kitabesinde yazılı olduğu bilinen “Eşrefzâde azm-i cinân eyledi” mısrasının gösterdiği tarih 1469-1470 (874) kabul edilir. Türbesi daha sonra Sultan IV. Murat tarafından kıymetli çinilerle süslenip yeniden yaptırılmıştır. Yunan işgali sırasında türbe hasar alsa da Eşrefoğlu Camii günümüzde halen mevcuttur. Kâdiriler arasında Abdülkadir-i Geylanî’den sonra tarikatın en büyük piri sayılan Eşrefoğlu Rûmî’den Evliya Çelebi “yetmiş bin müride mâlik bir pîşvâ-yı âşıkān” şeklinde bahseder.


Edebi Kişiliği ve Eserleri

Edebi Kisiligi ve Eserleri


Eşrefoğlu Rûmî’nin edebi şahsiyeti onun tasavvufi yolculuğundan etkilenmiştir. Şeyhi Hamavî kendisi için “o bir derya idi” övgüsünde bulunmuştur. Onun çekildiği inzivalardan sonra başladığı irşad faaliyetlerine yalnızca sözlü olarak değil yazılı olarak da devam etmiştir. Halkın tasavvufla olan muhabbetini arttırmak, onlara ilahi aşkı aşılamak adına şiirler söylemiştir. Şiirlerinde Yunus Emre’nin etkisi görülmesiyle birlikte Eşrefoğlu’nun şiirlerinde kendine has söyleyişler de bulunmaktadır. Didaktik ve lirik manzumelerde hece ve aruz veznini başarılı bir şekilde kullanmıştır. Tasavvufi remizlere verdiği önem sayesinde yeni mazmunların oluşturmuştur.
Eserlerini sanat kaygısından uzak yazmış, duygu ve düşünce aktarımını serbest bir şekilde gerçekleştirmiştir. Gayesi öğretmek olan Eşrefoğlu’nun bilgileri sohbet havasında aktarması konuya olan ilgiyi arttırdığı gibi akıcılık da kazandırmıştır. Kafiyeleri genellikle fiillerin çekimleri ile sağlamıştır. Döneminin Osmanlı toplumunun anlayacağı bir dille kaleme aldığı şiirlerinde söyleyişi pekiştirmek ve kuvvetlendirmek amacıyla atasözlerine ve deyimlere yer vermiştir. Kimi zaman atasözlerine de mal olmuş ayetlerin meallerine yer verdiği de olmuştur. Tasavvuf edebiyatında vermiş olduğu eserler en samimi örnekler arasında yerini almıştır. Vahdet-i vücûd keyfiyle yazdığı, ilahi aşkı anlattığı şiirleri çok beğenilmiş, bestelenmiştir. Sadettin Nüzhet Ergun, Eşrefzâde’nin şiirleri en çok bestelenen mutasavvıf şairlerden olduğunu söylemiştir. Aşağıda seçmeceler bölümünde vermiş olduğumuz şiiri de bestelenen şiirleri arasındadır.

Eserleri şu şekildedir:
Divân: Eşrefzâde’ye ait tek manzum eseri onun divanıdır. Tespiti yapılan yirmiden fazla nüshasında şiir sayıları değişkenlik gösterir. Hece ve aruz vezniyle kaleme alınmış gazel, mesnevi, koşma ve kıt’a nazım biçimlerinde ve ilahi nazım türünde yazdığı iki yüz yirmi civarında şiir bulunmaktadır. Yunus’un takipçisi olarak Türkçenin gelişimi, şiir dilinde rol alması açısından önemli yere sahiptir.
Müzekki’n-Nüfus: 1448’de telif edilen eserin konusunu İslam ahlakı, tarikat adabı, nefisle mücadelenin gerekliliği, seyr u sülûk şartları ve çeşitli tasavvufî konular oluşturur. Kur’an ve hadislerden örnekler verildiği gibi büyük mutasavvıflarından da örneklerle tasavvufun esaslarını halkın anlayacağı dilde anlatıldığı bir eserdir. Sade dilinden ötürü Türk dil tarihi açısından önemli bir kaynaktır. Bir mukaddime (önsöz), iki babdan (bölümden) meydana gelen eser Türk tasavvuf kültürünün ilk uygulamalı eseri olarak kabul edilir.
Tarikat-nâme: Yirmi dört fasıldan oluşan eserde peygambere, ulu’l-emre itaat, gerçek ulu’l-emrin peygamber varisi veliler olduğu, iman çeşitleri, kamil şeyhin alametleri gibi birçok husus yer almaktadır. Eserin asıl konusunu tarikat adabı oluştursa da müellifin ehl-i beyte ve Hz.Ali’ye olan muhabbeti de anlatılır. Dili sade olsa da içeriği bakımında anlaşılması güçtür.


Eşrefoğlu’ndan Bir Seçmece


Ey Allahım beni senden ayırma
Beni senin didarından ayırma

Seni sevmek benim dinim imanım
İlahi dini imandan ayırma

Sararıben solup döndüm hazana
İlahi hazanımı daldan ayırma

Şeyhim güldür ben anın yaprağıyam
İlahi yaprağım gülden ayırma

Ben ol Dost bahçesinin bülbülüyem
İlahi bülbülüm gülden ayırma

Balığın canını suda dediler
İlahi balığım gölden ayırma

Eşrefoğlu senin kemter kulundur
İlahi kulu sultandan ayırma

Kaynaklar

A. Necla PEKOLCAY, Abdullah UÇMAN. (1995). Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi: https://islamansiklopedisi.org.tr/esrefoglu-rumi?utm_source=pdf#1
GÜNEŞ, D. D. (2015, Mart 03). Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü: https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/esrefoglu-abdullah
KAYAOKAY, İ. (2022). Eşrefoğlu Rûmî Hakkında Mensur Bir Menâkıb-nâme: Hayrullah Nedim’in Menâkıb-ı Eşref-i Rûmî’si. Uluslararası Akademik Birikim Dergisi , 194-205.
ÖZKAN, A. (2013). Eşrefoğlu Rûmî.
https://dosyalar.semazen.net/Esrefoglu_rumi_divan.pdf

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu