Papua Yeni Gine’ye Uzanan Bir Dava Yolculuğu
Bu sözler belki de pek çoğumuzu hikayesiyle etkileyen Abdurraheem Green’e ait. Yine de bazılarımızın aklında oluşabilecek kimden bahsediyoruz sorusuna cevaben kendisini kısaca tanıyalım.
Aslen İngiliz olan Abdurraheem Green 1962 yılında babasının işi dolayısıyla Afrika kıtasının orta doğusunda yer alan Tanzanya’da dünyaya gelir. Dindar bir Katolik olan annesinin etkisiyle küçük yaşlardan itibaren dini eğitimin yoğun olduğu okullara gönderilir. 11 yaşındayken babasının görev yeri bu kez Kahire olarak değiştirilir. Bu tarihten sonra, kışlarını eğitim için İngiltere’de, yazlarını tatil için Mısır’da geçirmeye başlar. Hayatın amacını, var oluş gayesini bulmaya çalıştığı 20’li yaşlarında bir Mısırlıyla girdiği tartışma Katolizm hakkında şüphe duymasına, kendi içinde birtakım içsel sorgulamalara sebebiyet verir. Yaklaşık beş yıla yakın bir arayış sonunda İslam’la tanışır ve Müslüman olur. Şimdilerde Green, yürüttüğü Dawah projesi ile tanınmaktadır. Aynı zamanda Peace TV’de sunucudur ve İERA’nın (The Islamic Education & Research Academy) başkanlığını yürütmektedir.
Bu yazımız Abdurraheem Green’in Papua Yeni Gine’ye yapmış olduğu bir tebliğ yolculuğu üzerine olacak. Sözlerine şöyle başlıyor Green:
Oldukça gizemli ve bilinmez olan bu ülkede, küçük bir köye buyur edildiklerinde kabile şeflerinin izniyle Hak din olan İslam’ın temel esaslarını anlatmaya başlarlar. Allah’tan başka ilah olmadığını ve O’nun eşsiz ve benzersiz olduğundan bahsederler. Vermek istedikleri mesajı ilettikten sonra her zaman yaptıkları gibi “Kim bu güzel İslam dinini kabul etmeye hazır” sorusunu yöneltirler. Green, aldıkları ilk tepkiyi şu şekilde ifade ediyor:
Tam bu noktada şöyle bir not düşelim. Yeni Gine 1975 yılında Avustralya’dan bağımsızlığını kazanmış ve halkın çoğunluğu Hristiyan inancına veya diğer yerel inanışlara sahip bir ülke konumundadır.
Farklı Bir Hidayet Yolculuğu
Sonrasında Green onlara daha farklı bir üslupla yaklaşır. Biz Müslümanların Hz. İsa’nın peygamberliğini kabul ettiğimizden, Kur’an’da birçok yerde Hz. İsa’dan bahsedildiğinden, yine Hz. Meryem’in adıyla adlandırılmış müstakil bir sure olduğundan bahseder. Onların yanılgılarını bulup yardımcı olmaya, sorularını cevaplamaya devam ederler. İslam ile Hristiyanlığın benzerliğini anlatırlar. Adım adım namazın nasıl kılınacağını da gösterirler.
Artık ellerinden, dillerinden gelen her şeyi yaptıklarını düşünen Green ve arkadaşları daha fazla vakit kaybetmek istemez, yola çıkmak için hazırlıklara başlarlar. Tam köyden ayrılmak üzeredirler ki hiç beklemedikleri bir şey olur. İnsanlar birden arabalarını çevrelemeye başlar. Onlardan kendileri için şehadet getirmelerini rica ederler. Böylece daha önce İslam’ı hiç duymamış bu insanlar doğruyu kabul ederler. Green son olarak şunları kaydeder:
alllah dünya ilkel kabilelerin tamamını müslüman olmasını nasip eylesin amin