Doğayı Çocuklara Sevdirmenin Yolları
Bir kuşun yahut bir sincabın ayak izlerini karda gördüğümüzde, ceylan gibi sekerek o izlerin peşine düşeriz. İçimizdeki keşfetme duygusu körelmemişse o ayak izinin sahibini görmek için türlü çabalara gireriz. Onunla göz göze gelip yaşadığımız o hazzı, hiçbir film veya belgesel hissettiremez. Aslında doğada hangi canlıyla karşılaşırsak karşılaşalım, kalplerimizin bir köşesine yeşil dallardan salıncak kurulur ve oraya huzuru fısıldayan kuşlar konuverir.[1] Kalbimizde kuşların sesi ne zaman azalsa doğaya çıkıp tazelenmek için kalbimize yeşil dallar ararız. İşte bu yazıda, “Öncelikle çocukların kalbine kuşlar konsun diye…” yeşil dallar arayacağız. Yani, doğayı çocuklara sevdirmenin yollarını arayacağız.
Yeşil Dal: Örnek Model
Çocuklar, yetişkinlerin hal ve hareketlerini bir sünger gibi çeker. Çocuklardan doğayı sevmesini istiyorsak ilk önce doğayı seven biz yetişkinler olmalı. Bizim doğa ile bağımız ne kadar taze ve coşkulu olursa bu duygu çocuğa o denli bulaşacaktır. Bu coşkulu duygu, ilk defa kar görmüş bir çocuğun hayreti ile donanmış olmalı. Ayrıca, büyümüş bir kişi diye bir şeyin olmadığını söyleyen bir yazar, yetişkinlerin tekrardan keşfetme arzusunu canlanacağını[2] ve içindeki kurumuş dalların tekrardan yeşile döneceğinin muştusunu vermektedir. Örnek modellimizi arttıracak faaliyetler:
- Doğada\bahçede kitap okuyabiliriz.
- Bilmediğimiz bir bitkinin fotoğrafını çekip uygulamalardan ismini ve özelliklerini öğrenebiliriz.
- Gezi veya kamplarda farklı taş, yaprak ve kuş tüylerini toplayıp bunlardan bir koleksiyon yapabilir veyahut bunları doğa günlüklerine kaydedebiliriz.
Yeşil Dal: Merak Ve Keşfetme Duygusu
Ebeveyn olarak bizim amacımız çocuklara bir bilgiyi direkt sunmak değil, onlardaki var olan merak ve keşfetme duygularını uyandırabilmek ve taze tutabilmek. Nitekim Montessorri, buna binaen şöyle demiştir: “Her çocuk, küçük bir bilim adamıdır.” Biz ebeveynler de bunun bilincinde olarak, onların yaş ve gelişimine uygun ortam hazırlayıp konuyla ilgili beyin fırtınası yapmalı, bilgiyi kendi kendilerine tatmalarında rehber olmalıyız. Bu merak ve keşfetmeyi arttıracak etkinlikler:
Çocukların evrenin gizli sığınaklarını keşfetmesine yardımcı olabiliriz. Şöyle, eski bir tahta parçası bulup toprağın üzerine koyalım. Birkaç gün sonra dönüp tahtayı kaldıralım. Acaba kaç canlı türü burayı mesken tuttuğuna cevap arayabiliriz.[2]
- Kendi doğa oyunlarımızı icat edebiliriz: -özellikle uzun yürüyüşlerde çocukların dikkatini toplayabilmek için- On hayvan bulma oyunu, seslerinden veya ayak izlerinden hayvanı bulma, yaprakları renk, boyut, şekil vb. sıraya göre yerleştirme’…
- Çocukların dikkatini karıncaların yaşamına çekmek için balkon kenarına tatlı bir şey koyup gelmelerini sağlayabiliriz. Ardından bu karıncaların buraya nasıl ve neden geldiğini konuşabiliriz.
Yeşil Dal: Tefekkür
Dünyada yaratılan hiçbir şeyin sıradan ve boşuna olmadığını[3], kâinatta kusursuz bir sanatın olduğunu ve bu güzellikleri yaratan bir yaratıcının olduğunu çocuklarımıza aşılamalıyız. Zaten çocuklarımıza Allah’ı anlatmanın en kolay yolu, kâinatı tanı(t)maktan geçer. Kâinatta doğru bir okuma yapabildiğimizde çocukların Allah’a olan hayranlığı artacak ve Allah ile güçlü bir bağ kuracaktır. Bu doğrultuda yapılan bir araştırmaya göre, doğa ile iç içe büyüyen çocukların Allah inancının daha kuvvetli olduğu ortaya çıktığı tespit edilmiştir.[4] Tüm bunların bilincinde olarak çantamıza çocuksu hayretimizi ve tefekkür gözlüğümüzü alarak doğa ile hemhal olmalıyız. Tefekkürü arttıracak faaliyetler:
- Elma ağacı, kökleri ile su içtiğine göre topraktan içiyor olmalı. Peki, topraktan çamurlu su içtiğine göre bu elmada neden çamur tadı yok?[5]
- Hayvanların kimi kısa kuyruklu, kimi uzun kuyruklu. Bu neden olabilir?
- Arılar çiçekle değil de acı biber ile beslenseydi, balları yine tatlı olur muydu?
Yeşil Dal: Ortam
İnsan doğadan uzaklaştıkça kalbinin katılaşacağını [2] söylüyor yazar. Nitekim bunu şu anki eğitim sisteminde daha net görebiliyoruz. Derslerimiz o kadar sanayileşti ki müfredatlarda doğaya yer kalmadı.[2] Betondan okul bahçeleri, teneffüste enerjisini boşaltamayan öğrenciler, bitmeyen ödevlerden dolayı evinden çıkamayan çocuklar vb. art arda sıralanan sorunlar… Şunu unutmamalıyız ki, çocukları doğadan uzak tuttuğumuz sürece, muzlu sütü ineklerin verdiğini, soslu fıstıkların ise ağaçta yetiştiğini zannetmeye devam edecektir. Bunun önüne geçmek için ortamlarımızı daha güzelleştirecek faaliyetler:
Tüm aile fertleri olarak doğaya günlük belirli bir süre ayırıp ‘Yeşil saat geleneği’ düzenlenebilir. Bu geleneğe göre, doğa ile ilk buluşması evin bahçesinde, daha sonra mahalledeki parklarda, sonra semtteki ormanlık alanlarda planlanabilir, bu sayede yakından uzağa doğru halkalar halinde büyüyerek yeni ortamlar görülebilir.
- Her çocuğun\sınıfın ağaçlara olan bağını kuvvetlendirmek için bir ağacı olmalı, mevsimleri takvimden önce ağaçlarından öğrenmeli.[6] Bu düsturla hareket ederek çocuklar; kendi ağaçlarının bakımını üstlenebilir, ona sevgi sözcükleri fısıldayabilir, onu şefkatle okşayabilir, onun önünde her mevsim fotoğraf çekinip evine\sınıfına asabilir.
- Çocuk kendi odasına doğa müzesi kurabilir, doğadan topladığı malzemeleri burada sergileyebilir.
Yeşil Dal: Kıymet
Doğa, yetişkinlere birçok şifa sunarken çocukları özellikle dikkat eksikliği yaşayan hiperaktif çocukları da bu şifadan mahrum bırakmıyor. Araştırmalar, doğa ile temasın DEHB belirtilerini azalttığını ve depresyona karşı direnci arttıracağını göstermekte.[2] Velhasıl doğanın bu kadar saymakla bitiremeyeceğimiz faydası varken bizler doğamıza neden sahip çıkmayalım, ona neden önem vermeyelim? En başta etrafa saçtığımız çöplerle başlayabiliriz. Aslında onlar sadece etrafın kötü görünmesine ve nahoş kokmasına sebep olmaz, aynı zamanda diğer canlılara da zarar verebilir. Çocuklarımıza; yere atılan sakızın bir kuşun gagasına yapışıp boğulabileceğinden, cam atıkların orman yangınlarını arttırdığından, lavabolara dökülen yağların deniz mahsullerini hasta ettiğinden bahsedebiliriz. Bunun önüne geçmek için atıkların uygun geri dönüşüm kutularına atılacağını, yiyecek atıklarının zayi olmasın diye ya hayvanlara verileceğini ya da kompost yapılacağını ifade etmeliyiz. Doğanın kıymetini arttıracak faaliyetler:
- Sınıfımızın veya evimizin bir köşesine çiçek esirgeme kurumu kurup her çeşit bitkiyle ilgilenebilir, çocukların bu kuruma ait olduğunu hissettirmek için bir kimlik kartı çıkartabiliriz..[7]
- Çiçek, böcek kuş gibi canlılar için okulun\mahallenin dört bir yanına karton kutulardan küçük bir hastane kurabiliriz. Kuş evleri\küvetleri tasarlayıp her sınıfın\evin bir kuş evi sahiplenmesini sağlayabiliriz.[7]
- Heybemizde her daim çocuksu hayretimiz ve tefekkür gözlüğümüz olması duasıyla vesselam.
Kaynaklar
1.Kızılderili atasözü: “Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan şarkı söyleyen bir kuş mutlaka gelecektir.”
2.Louv, R. Doğadaki son çocuk(2018). 198
3.Merve Gülcemal, Çocuk Kalbinde Dini Değerler Atölyesi
4.Gülcemal, M. Tefekkür yürüyüşleri(2020), 34
5.Öze, Özkan. Şu acayip ağaçlar(2020). 16
6. Duvarları gıdıklanan okul(2020). 90
Karadeniz Teknik Üniversitesi okul öncesi öğretmenliği mezunu.
Güzellikleri daha yakından görmek için hayret gözlüğünü yanında taşıyan, üstü tozlanan din ve değerleri geliştirmeyi dert edinen ve ne kadar büyürse büyüsün talebeliği hiç bırakmak istemeyen bir yolcu.. Bir de Çocuk edebiyatı yazar yolcusu kendisi.
2 Yorum