Dünyada Osmanlı İzleri: Bulgaristan
Hüküm sürdüğü yüzyılın en büyük devleti olmakla kalmayan Osmanlı Devleti, hâkimiyetine aldığı dünyanın dört bir tarafını kendi izleri ile süslemiştir. Afrika’dan tutun Avrupa’ya dünyanın birçok yerinde ya mimari bir yapıt bırakmış ya da mimari yapılarda örnek alınan millet olmayı başarmıştır. Bu eserlerden birçoğu günümüze ulaşsa da bir kısmı harabe olup dayanamayarak yıkılmıştır. Bu yazımızda da Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan’ı süsleyen, ayakta kalmayı başarmış izlerine bakacağız.
Osmanlı Devleti’nin Bulgarlar ile olan ilk ilişkilerine bakıldığında 1352 tarihinde Bulgar Kralına karşı Bizans’la birleşmeleri göze çarpar. Tarihsel süreçte yaşanan değişmeler sonucu Bulgar Kralı Şişman, kız kardeşini I. Murad ile 1368 yılında evlendirmiştir. Daha sonra 1396 yılında Yıldırım Bayezid’in Niğbolu’yu almasıyla Bulgaristan tamamıyla Osmanlı Devleti’ne geçmiştir. 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanı sırasında Osmanlı’dan ayrılan Bulgaristan, monarşik bir krallık olmuştur.
Bulgaristan Osmanlı mimari eserleri bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Çeşmeler, camiler, türbeler, köprüler gibi pek çok eser inşa edilmiştir. Günümüze kadar az sayıda korunmuş eser kalsa da vakfiyelere (belgelere) göre Osmanlı Dönemi’nde eser sayısı 3339’dur. Bursa, Edirne, İstanbul gibi şehirlerde yer alan mimari eserlere çeşitli yönden benzerlik taşıyan yapıtların kimisinde de Bizans etkileri görülür. Günümüz şehir yapılanması kapsamında ve bazı doğal afetlerle yıkılan eserlerden geriye çok az eser kalmıştır.
Camiler
Cebel Camii (Cebel)
Cebel Camii, Bulgaristan’ın güneyinde Kırcaali ilinin Cebel ilçesinde bulunur. Kimi kaynaklara göre 1798 kimi kaynaklara göre 1712 yılında tamamlanan camii, Cebel’de yer almasından ötürü Cebel Camii adını almıştır. Caminin iç kısmında Osmanlı süslemelerini yansıtan sarı, mavi, yeşil tonlarında motifler mevcuttur. Lale Devri’nin mimari özelliğini yansıtan camii, 2018 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Bursa’daki hayırseverler tarafından restore edilmiştir.
Hüdavendigar / Cuma Camii ( Filibe / Plovdıv)
Bir diğer adıyla Cuma Camii Bulgaristan’ın Filibe ilinde bulunmaktadır. Sultan I. Murad döneminde yapılan camii şehirde Osmanlı İmparatorluğu’nun sembolüdür. 1363-1364 yılları arasında yapılmış olan camii, yaşanan depremden sonra tamir edilmiştir. 19. yüzyılda Edirne’deki yapıları süsleyen Nakşî Mustafa Çelebi, Hüdavendigar Camii’ne duvar nakışlarını eklemiştir.
Caminin genel olarak planı Bursa’daki Şehadet Camii ile erken dönemde ortaya çıkan Ulu Camii planının öncülerinden sayılmaktadır. Camii 40’a 30 metre zemin oturumundadır. Günümüzde şehir merkezinin ve tarihi yerleşimin kuzeybatısında yer alır. Osmanlı’nın mimari özelliklerini çok güzel taşıyan ve yansıtan eser, dış cephesindeki yatay döşenmiş tuğlalar ile Bizans etkilerini de gösterir.
Bayraklı Camii (Samokov)
Yokuş Camii olarak da bilinen cami 19. yüzyılda Bulgaristan’ın Samokov ilçesinde inşa edilmiştir. Orta kubbesini 4 tane bağımsız sütun taşımakta olup caminin boyutu 14×14.80 metredir. İçerisindeki asma kat kadınlar için ayrılmıştır. Minaresi sırlı tuğlalardan desen oluşturularak inşa edilmiştir. İç duvarlarında yer alan zengin kalem işi bezeme dikkatleri üstüne toplamaktadır. 1960-1966 yılları arasında mimar Nikola Muşanov ve ressam Georgi Bestoynev tarafından aslı bozulmadan tamir edilmiştir. Bayraklı Camii günümüzde ibadete kapalı olsa da müze olarak korunmaktadır.
Banyabaşı Seyfullah Efendi Camii (Sofya / Sofia)
Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da yer alan camiye Seyfullah Efendi Camii ve Bana-Başı Camisi de denmektedir. Mimar Sinan tarafından tasarlanan caminin yapılış tarihi hakkında net bir bilgi bulunmasa da 1566 yılı kabul edilmektedir. Sofya’nın önceki ve ilk yerleşim yeri olan antik kent Serdica’da yer almaktadır. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde “Sofya’da en güzel minaresi olan cami” dediği camidir.
Banyabaşı Camii’nin en çok dikkat çeken özelliği genişçe olan kubbesi ve minaresinin yüksekliğidir. Dış cephesi tuğla taş sırasıyla yapılmıştır. Son cemaat kısmının kemer ve aynaları kesme taştandır. Sütunları yekpare ve koyu renkli olup sütun başlıkları çift stalâktitlidir. Küçük bir taçla sonuçlandırılan bir kapı kesme taşla işlenmiştir. Kapının kemer aynasında taşın üzerine boya ile yazılmış bir yazı ve 974 (1566 yılına tekabül etmektedir) tarihi vardır. Bu tarihin neyi işaret ettiği tam bilinmemektedir.
5 asırlık Banyabaşı Camisi birçok onarımdan geçmiş ve en son onarım Türkiye Cumhuriyeti tarafından Sofya Büyükelçiliğinin girişimleriyle gerçekleştirilmiştir. Depremlerden dolayı çatlamış olan mermer minber değiştirilmiştir. Çeşitli hayırseverlerin himmetleriyle de ısıtma sistemi, sıva-boya vs yaptırılmıştır. Günümüzde kullanıma açık olan cami Cuma günleri 700’ün üzerinde, bayramlarda ise 200’ün üzerinde cemaat almaktadır.
Mahmud Paşa Camii (Sofya / Sofia)
Bulgaristan’ın Sofya ilinde yer alan camii Osmanlı’nın Bulgaristan’da inşa ettiği iki ulu camiden biridir. Fatih Sultan Mehmet zamanında Mahmud Paşa tarafından yaptırılan cami ölçü bakımından Rumeli’deki en büyük camiidir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde camiyi abartılarak anlatılmış ve gerçeğe uymayan bazı özellikler söylemiştir. Sofya’da gördüğü bu camiyi de Câmî-yi Atîk Koca Mahmud Paşa ismiyle söyler. Osmanlı mimarisini en iyi şekilde yansıtan cami, taşlar ve tuğlalardan yapılmıştır. Ortasında yapılmış olan dört paye mekânı dokuz bölümdür. Ulu camiler arasında yer edinmesini sağlayan bu bölümlerin her birinin üzerinde 9,30 m çapında bir kubbe yer almaktadır. Osmanlı yapıtlarından ulu camilerde genellikle ortada şadırvan olduğu için böyle bir Mahmud Paşa Cami’nin de böyle bir şadırvanı olduğu düşünülmektedir.
Osmanlı Devleti’nden Bulgaristan’ın ayrılmasından sonra bu cami özelliğini kaybeder. Yan tarafına bir medrese inşa edilmiş, son cemaat yeri ve minaresi kaldırılmıştır. Bulgaristan hükümeti bu camiyi tamamıyla yıkıp ortadan kaldırmasa da yan tarafına inşa ettiği müze ve merkez bakası binaları ile özelliğini yitirmesine sebep olmuştur. İç mimarisi bozulan caminin mihrap, minber ve mahfil gibi kısımları da ortadan kaldırılmıştır. İçerisinde arkeolojik eserleri barındıran bir arkeoloji müzesine çevrilmiştir.
Şerif Halil Paşa Camii (Şumnu / Shumen)
Diğer adıyla Tombul Cami olarak da bilinen bu eseri caminin kapısı üzerinde yazana göre Halil Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yine aynı yerde yazılana göre yapılış tarihi 1744’tür. Belgelerden anlaşıldığı üzere Halil Paşa’nın dedesi Şaban Bey’in daha önce yaptırdığı caminin üzerine yapılmıştır. Cami yanında medrese, mektep ve kütüphanenin içinde bulunduğu bir külliyededir. Camiyi yaptıran Şerif Halil Paşa hattat olmasından ötürü caminin yanındaki medresede hüsn-i hat (güzel yazı) öğretilmesini şart koşmuştur.
Cami 15’e 15 metre ölçülerinde kare planlı, kubbe örtülüdür. Kubbenin etrafındaki payanda kuleleri sanılanın aksine içi boş kuledir ve görsel amaç üzerine tasarlanıp kubbenin sadeliğini dinamik hale getirmiştir. Caminin kuzey tarafında dört sütuna oturtulmuş beş kubbeli bir son cemaat yeri vardır. Batı cephede yer alan minare tek şerefeli olup 40 metre yüksekliğindedir. Mihrabın üstteki köşelerine iki tane kabartma çerçeveli Kâbe tasviri vardır. Pencere üstü kemerlerde, pencere çerçevelerinde, kubbe içlerinde kalem işi süsleme, mermerlerde kabartma süslemelerine yer verilmiştir. İç dekorasyonunda yer alan barok motifler Lale Devri’nin özelliklerini gösterir. Doğal şekilde çiçek, dal, yaprak gibi süslemelerde çeşitli renkler kullanılmıştır. Restore edilmiş cami bir süre ibadete açık ama müze olarak kullanılmıştır. Yalnızca Cuma namazlarına açıkken, 1980’li yıllarda yaşanan olaylardan sonra zarar görmüştür. 2004 yılında tekrardan restore edilmiştir.
Şahabettin İmaret Camii ve Türbe
Filibe şehrinin güney tarafında ve Meriç nehrinin kıyısında yer alan cami 1444-1445 yıllarında yapılmıştır. II. Murad zamanında Rumeli beylerbeyi Lala Şahin Paşanın oğlu olan Şahabeddin Paşa yaptırmıştır. Cami II. Bayezid döneminde çevresine avlu yapılmış ve imarethane haline getirilerek aşevi yapılmıştır.
Caminin mezarlık bölümünde bir türbe bulunmaktadır. Şahabeddin Paşa Türbesi olarak geçse de bir rivayete göre Lala Şahin Paşa’nın bulunduğu söylenmektedir. 19.yüzyılın sonuna kadar ibadete açık olarak kullanılmıştır.
Köprüler
Mustafa Paşa Köprüsü
Osmanlı’nın Bulgaristan’daki en önemli yapıtlarından biri de kasabaya adını veren Cisr-i Mustafa Paşa Köprüsü’dür. Bulgaristan’ın içerisinde yer alan Svilengrad’daki Meriç nehri üzerine yapılmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde 20 gözden oluşan bu köprüden “Cisr-i Azim” şeklinde bahsetmiştir.
1529 yılında tamamlanan köprüyü Çoban Mustafa Paşa yaptırmıştır. Mimar Sinan’ın önemli eserlerinden biri olan bu köprü, sel taşkınları ile zarar görse de 1809 yılında yeniden inşa edilmiştir. 20 kemerden oluşan şehrin simgesi haline gelen bu köprünün uzunluğu 300 metre, genişliği 6 metredir.
İshak Paşa Köprüsü
Bulgaristan’ın Köstendil ilinin Nevestin köyünde yer alan köprü, Struma Nehri üzerine yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid döneminin sadrazamlarından İnegöllü İshak Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Rivayete göre Fatih Sultan Mehmet bu civardan geçerken denk geldiği Bulgar düğünündeki halka kendisinden isteğini sormuştur. Köylüler ise bu nehrin üzerine köprü istediklerini söylemeleri üzerine köprü yaptırılmıştır. Ayrıca bu köyün adının padişah tarafından Türkçe gelin köyü anlamında olan Bulgarca Nevestino ismi verildiği söylenmektedir.
Köprünün tam orta kısmında yer alan dikdörtgen bir çerçeve içindeki kitabeye göre Hicri 874 (Miladi 1469-1470) yılında yaptırılmıştır. Kesme ve granit taşlardan yapılan köprünün boyu 89,5 boyundadır. İshak Paşa Köprüsü toplam beş gözlüdür. Ortada yer alan kitabe kabartmalı bir şekilde Arapça üç satır “celi sülüs” şeklinde yazılmıştır.
Kaynaklar
- Araslı, Altan, Avrupa’daki Türk İzleri, Akçağ Yayınları, Temmuz 2009.
- Yenişehirlioğlu, Filiz, Türkiye Dışındaki Osmanlı Mimari Yapıtları, Dışişleri Bakanlığı, Ankara 1989.
- grandmufti.bg/tr/za-nas-5/novini/6056-restavrirana-e-istoricheskata-dzhamiya-v-dzhebel-2.html
- islamansiklopedisi.org.tr/mahmud-pasa-camii
Kelimelerin elvanından üstüne düşenle renklenmiş bir edebiyatçı. Anlamlar denizinden bir küçük damla dahi alabilmek ve verebilmek için çabalıyor.