Holokost’un Müslüman Kahramanları
Yahudi soykırımı ya da diğer adıyla holokost. Hakkında o kadar çok film yapıldı ki. Öyle ya da böyle birine denk gelmişsinizdir. “Hayat güzeldir”,”Piyanist”, “Kitap Hırsızı”, “Çizgili Pijamalı Çocuk” ve daha nicesi. Unutmadan bir de “Schindler’in Listesi” vardı değil mi? Hani izleyince herkesin helal olsun dediği o adam, yani Oscar Schindler. Evet tüm bunlar işin sinemaya yansıyan boyutu. Peki ya sinemaya yansımayan kısım. İşin o boyutuna dair iki örneği de biz size anlatalım. Ne dersiniz? En karanlık zamanların bile kahramanları vardır, öyle ki bu kahramanlar gelmesini beklediğimiz en son kişiler olabilir.
Tarih sayfalarında okuduğumuz pek çok savaş, yıkım, sürgün, soykırım olaylarından birisi de Nazi Almanya’sının Yahudilere uyguladığı ve bugün Holokost adıyla anılan soykırım oldu. Haberimizin konusunu bu zulmün karşısında durarak pek çok Yahudi’yi kurtaran ve Müslüman aileleri anlatan bir sergi oluşturuyor.
Holokost Anma Günü Sergisi
Kâr amacı gütmeyen küresel bir grubun organize ettiği New York Sinagogu’ndaki küçük bir sergi olan Holokost Anma Günü Sergisi, bize II. Dünya Savaşı’nda kendi hayatlarını riske atarak Yahudilerin hayatlarını kurtaran Müslümanların tarihlerine dair unutulmuş sayfaları gösteriyor. Bu iki dinin mensupları genelde zıt bir karakter çerçevesinde çizilmesine rağmen bu sergi onların paylaştıkları, işbirliği ve yardımlaşmaya dayanan ortak bir tarihi olduğunu hatırlatıyor.
Hikayelerden birisi Tunus’ta yaklaşık iki düzine Yahudi’yi koruyan Khaled Abdul Wahab‘a ait, bir diğeri ise İranlı bir diplomat olan Abdol Hossein Sardari‘ye. Sardari, yüzlerce Yahudi’ye pasaport temin ederek onların Nazi askerlerinden kaçmasına yardımcı olmuş.
Grubun bizlere hatırlattığı bir diğer hikaye ise genç Johanna Neumann‘ın ve annesinin sığındığı Arnavutluk’taki Müslüman Pilkus ailesinin hikayesi. Pilkus ailesi Neumann’a ve annesine hem sahip çıkmış hem de diğer insanları onların kendilerinin Almanya’dan ziyarete gelen aile yakınları olduğuna ikna etmiş. Neumann şimdi 86 yaşında ve o günleri şu sözlerle anlatıyor:
Koleksiyondaki 15 hikaye, savaş ve çatışmanın olağanüstü şartlarında bile insanların organik olarak nasıl birbirlerini korumak için bir araya geldiğini gösteriyor. Organizasyon sahiplerinden İslam ve Holokost üzerine çalışan Manhattan Koleji profesörü Mehnaz Afridi şöyle diyor: “Bu hikayeler çok güçlü bir birliktelik örneği çünkü insanlığın farklı bir yüzünü gösteriyor. Bize gösteriyor ki Holokost gibi bir zamanda bile ümitvâr olabiliriz.”
Sergideki hikayelerin geçmişi hatırlattığını ancak bugünün ‘yükselen nefret dünyası’ içinde büyük bir önem taşıdığını söylüyor sergiye ev sahipliği yapan ‘I Am Your Protector‘ organizasyonunun yardımcı yönetmeni Dani Laurence Andrea Varadi.
I Am Your Protector
New York şehir merkezli olan bu grup, insanları ve toplumları adaletsizlik karşısında durmaya teşvik ediyor. Varadi, Amerika’da ve dünyada Müslümanların birey olarak görülmekten ziyade genellenerek karşılaştıkları sert iklime örnek olarak dikkat çekiyor. FBI son rakamlarına göre Amerika’da 2014’te 154 olan Müslüman karşıtı nefret suçları 2015’te %67 artarak 257 oldu.
“Korku karşısında karşı koymak veya savaşmak düşüncesi normal ve doğal bir durum. Ancak kendimizi fark edebileceğimiz ve ‘Evet, bazı insanlar problemli olabilir ama genelleme yapmadan onlara tek tek bakmalıyım’ diyebileceğimiz bir mekanizmamız var. Tarihi cesaret hikayeleri, insanların yükselen nefret, şüphe ve korku ikliminde nefretin hedeflerini korudukları zaman ortaya çıkan etkiyi gösteriyor.” diyor Varadi ve bu hikayelerin meseleyi takip etme konusunda insanlara ilham olacağını umuyor.
Sergi birkaç hafta önce Birleşmiş Milletler’in Cenevre’deki karargahında tanıtıldı. I Am Your Protector Grubu, New York’taki Emanu-El Tapınağı‘nda Cuma günü bir günlük anma etkinliği için bir gösteri canlandıracak. Ancak organizasyon sahipleri hikayelerin kalıcı bir etki bırakmasını bekliyorlar.