Hanım Sahabiler

Kahraman Bir Hanım: Hazreti Nesibe (r.a)

Asr-ı Saadet dönemi İslam’a çağrılışın en yoğun olduğu dönemlerden biridir. Efendimiz (s.a.v)’e gelen peygamberlikten sonra dine davetlerin ardından ise müşriklerin öfkeleri daha da yoğunlaşmıştır. Bu yüzden Müslümanların ve müşriklerin sık sık karşı karşıya geldiği durumlar olmuştur. En çok savaşlarda karşı karşıya gelen iki grup, kılıçlarla atlarla canhıraş savaşmışlardır. Savaşlarda kadınların geri planda olmadığını, yardıma gidip orada yaraları sardıkları, manevi olarak destek sağladıklarını görmüştük, okumuştuk. Bu yazımızın konusunu da oluşturan hanım sahabi, ailesi ile birlikte bizzat savaşıp eline aldığı kılıçla Efendimizin önünde vücudunu canlı kalkan yapmış bir kimsedir. Gelin bu kahraman hanım Hz. Nesibe (r.a)‘nin hayatına bakıp ibret alalım.  

Ümmü Ümare (Nesibe) Kimdir?

Kendisi Medineli Müslümanlardan olup Hazrec kabilesine mensuptur. Ümmü Ümare künyesiyle de anılan Hz. Nesibe (ra), Efendimiz (s.a.v)’e Akabe’de ilk biat eden Medineli iki hanım sahabeden biridir. İlk evliliğini Yesrib’teki sayılı delikanlılardan Zeyd bin Âsım ile yapmıştır. Bu evliliğinden Abdullah ve Habîb isimli iki erkek çocuğu olmuştur. 

Medine’de beklenen son peygamberin haberi duyulmuştu. Mekke semaları İslam nuruyla aydınlanırken Yesrib‘e de bu nur yayılmaya başlamıştı. Hz. Nesibe (r.a) eşi Zeyd bin Âsım, Musab bin Umeyr vasıtasıyla bu nura erişmiş, Müslüman olmuşlardı. Dinimizi yaymak için adeta birer nefer olmuşlardır. 

Yesribli bir Müslüman kafile Efendimiz’i kendi memleketlerine davet etmişlerdi. Mus’ab bin Umeyr (ra) başkanlığında 72 Medineli’nin arasında Hz. Nesibe ve eşi de bulunmuştu. Akabe’de yeniden Rasulullah ile görüşen Medineliler Efendimiz’i kendi canları ve malları gibi koruyacaklarına söz vermişlerdi. Geri döndüklerinde Efendimiz (s.a.v)’i dört gözle beklemiş, dini yaymak için gerek ailelerinde gerekse çevrelerinde çabalar harcamışlardı. Hz. Peygamber (as) Yesrib’e geldiğinde orayı Hicaz ülkesinde dinin merkezi haline getirmişti. İslam nurunun oradan yayılmasından Medineli Müslümanlar çok hoşnut olmuşlardı. 

Mescid-i Nebevi
Mescid-i Nebevi

Kahraman Bir Hanım

Zulümden kaçan Müslümanlar Medine’de güçlerini birleştirmişler, Bedir Savaşı‘nda Mekkeli müşriklere karşı ilk zaferi almışlardı. Nesîbe’nin oğlu Abdullah da bu savaşta savaşmış genç bir delikanlı idi. Uhud Savaşı sırasında ise yaşananlar ve Nesibe’nin ailesinin yaptıkları dillere destan olmuştu. Uhud’a yanına beş kırba su alıp giden Nesibe (r.a) Müslümanların ne durumda olduklarına bakmış, galibiyette iken okçular yüzünden etraflarının sarıldığını fark etmiştir. Efendimiz (s.a.v)’e bir zarar gelmemesi için onun önünde ve müşriklerle çarpışmaya başlamıştır. Eline geçen kılıçla Efendimiz (s.a.v)’i müşriklerden korumaya çalışırken yaralanmıştır.

Savaş esnasında oğlu ve kocası ile birlikte Efendimiz (s.a.v)’e canlı kalkan olup, vücutlarını siper etmişlerdir. Rasulullah Hz. Nesibe’nin elinde bir kalkan olmadığını görünce ashaptan birine “Ey kalkan sahibi, kalkanını çarpışana bırak” buyurmuştur. Hz. Nesibe (ra) bu kalkanı alarak çarpışmaya devam ederken gelen bir atlının olduğunu görmüş, atın ayaklarına kılıç sallayarak düşmanın düşmesini sağlamıştır. Bunu gören Hz. Muhammed (sav), Nesibe’nin oğlu Abdullah’a seslenmiştir: “Ey Ümmü Ümâre’nin oğlu! Annene bak… Annene yardıma koş!” Abdullah annesinin yanına gelerek düşmanı öldürmesine yardım etmiştir. Abdullah omzundan yaralandığında ise bu sefer Efendimiz (s.a.v) Ümmü Ümare’ye (Nesibe’ye): “Yaranı sar!” buyurmuştur. Oğlunun yarasını saran anne Hz. Nesibe oğluna: “Kalk yavrum! Müşriklerle çarpışmaya devam et!” demiştir. Bir annenin savaş esnasında bu fedakâr sözünü işiten Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle iltifat etmiştir: “Ey Ümmü Ümâre! Senin katlandığın, dayanabildiğin şeye herkes katlanabilir, dayanabilir mi?” 

Savaş devam ederken Hz. Nesîbe’nin oğlunu yaralayan müşrik oradan geçince Efendimiz: ” İşte oğlunu vuran!” diye Hz. Nesibe’ye göstermiştir. Düşmana saldırarak yere seren Ümmü Ümare’ye gülümseyerek Allah Rasulü şöyle söylemiştir: 

Ey Ümmü Ümâre! Adamı perişan ettin! Hamd olsun Allah’a ki, düşmanına muzaffer kalıp gözünü aydın etti. Öcünü almayı sana gözünle gösterdi.

Okçu Müslüman Kadın

Hazreti Nesibe (ra), Huneyn Savaşı ve Hayber Savaşı‘na da katılmıştır. Yalnızca savaş meydanına gitmekle kalmamış, yardım ettiği gibi aynı zamanda da bizzat kendisi savaşmıştır. Kendisi her zaman kahraman ruhlu oluşuyla tanınmıştır. Efendimizi koruduğu gibi aynı zamanda da kendisi gibi bir evlat yetiştirmiştir. Ailesi ile birlikte adeta etten bir kalkan olup Efendimiz’i korumuşlardır. Biz de tıpkı Hz. Nesîbe’nin yaptığı gibi hayatın her anında karşımıza çıkan savaşlarda korkmadan kahramanca savaşmalıyız. Evlatlarımızı din üzerine yetiştirmeli, dinimizde sabit kalmalarını sağlamalıyız. Adeta bir asker gibi eğitmeli, hayatın zorlu şartlarında savaşmayı bilmelerini sağlamalıyız. Yaşanan hadiseden sonra Hz. Nesibe (ra) ve ailesi Efendimiz’den cennet komşuluğu istemiş, Efendimiz (s.a.v) de onların isteklerini dua etmiştir. Allah ondan razı, hayatı bizlere örnek olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu