20 Dolara Kurtulan Köy: Kıtalararası İyilik Kuyuları
İnsandaki iyilik ve yardım isteğinin bir ufku vardır. Bu ufuk, kimisinde sadece aile fertlerini kapsarken kimisinde yakın bir beldeyi, şehri kimisinde ise kıtalar mesafesindeki yerleri kapsayabilir. İster yakın, ister ırak olsun iyilik ve yardım her yerde eşit değeri görür. Çünkü bir şey vermenin, inşa etmenin, dağıtmanın, diğer insanlara yardım etmenin mutluluğu ve içteki huzuru sağlaması, her veren el için dünyalardan daha değerli olduğu gibi alan elin yüzündeki mutluluk da o derece değerlidir. Bunca zulmün kol gezdiği dünyamızda, umutlarımızın tükenmeye başladığı zamanlarda karşımıza çıkan iyilik köprülerinden birinin kurucusu da eli Türkiye’den Uganda’ya uzanan Şükrü Dinçer.
Bana Balık Verme, Olta Kullanmayı Öğret
Yardım serüveni Uganda’da su kuyusu açmakla başlayan Şükrü Dinçer, o bölgede yaptığı birçok yardım faaliyetiyle Afrika Kıtası’nın umut bekleyen halkının gözlerine adeta ışık olmuş.
Uganda’nın en büyük sorunu olan su meselesinde kuyular açarak işe başlayan Şükrü Dinçer, bu kuyuların gerekliliğini birçok kez dile getirirken aynı zamanda da kuyuların maliyetinin düşürülebileceğini de ifade ediyor.
Uganda halkının bu işlerden uzak kaldığını ve işin içine sokulmadığını, Türkiye’den kalkıp bu konuda yardıma gidenlerin bu işlerde oradaki insanları eğitmeleri durumunda bu maliyetlerin büyük oranda düşeceğini belirten Dinçer, “Bir şeyi tarif edersen, bir şeyi gösterirsen, önünden de gidersen adam yapıyor.” şeklinde bu durumu gözler önüne seriyor.
Kuyu açma meselesinde 10.000$ değerinde bir makine yapan Dinçer, yaptığı makinenin kuyu açmada işleri hızlandırdığını ve eskisine göre aynı sürede daha çok kuyu açılabildiğini söylüyor ve bu makinenin oradaki çocuklara öğretilmesi durumunda kuyu açma maliyetlerinin büyük oranda düşeceğini belirtiyor. Bunun için bu işin eğitimi konusunda adeta bir “su kuyusu açma okulu” kurmak için kolları sıvayan Dinçer, gittikleri zaman arabanın camıyla, sileceğiyle oynayan afacan çocuklardan ilk ve orta öğrenimini bitirmiş olanları seçip bu konu için eğitime tabi tuttuklarını ve aynı zamanda da o çocuklar için bu işin bir meslek ve istihdam kapısı olduğunu önemle ifade ediyor.
Dinçer, su kuyularını açmak kadar bakımlarını yapmanın da o derece mühim bir şey olduğunu söylerken, kuyu açmak için gittiği köylerde, suyun pompayla yukarı basılması için gerekli olan lastiğin deforme olarak suyu artık yukarı çıkartmamasını, köylerdeki halk tarafından “kuyunun kuruması” şeklinde algılandığını belirtiyor. Belirtilen lastiğin sadece 5$ olduğunu ve yenisinin alınıp eskisinin yerine takılması durumunda kuyuların tekrar çalışabileceğini fakat insanların bunu bilmediğini söylerken, aynı zamanda vakıflarında açtıkları kuyuların bakım takiplerini yapmalarının önemini duyuruyor.
Dinçer, eğitim konusuna bu yüzden kritik bir önem atfediyor ve çocukları bunun için yetiştirmeye devam ediyor. Bu okuldan mezun olacakların her birine de Türkiye’den anlaştığı bir esnaf vasıtasıyla kuyuların tamiri için gereken aletlerden oluşan bir kit hediye edileceğini ve o malzemelerle de bu işi sürdürebileceklerini belirtiyor.
Hoşgörü Dini İslam
Dinçer, bölgenin demografik yapısından bahsederken halkın çoğunluğunun Hristiyan olduğunu söylüyor. Hristiyanların bölgesinde bulunan su kuyularına Müslümanları yaklaştırmadıklarını hatta Cuma namazı vakitlerinde Müslümanlar abdest alamasın diye kendi kuyularına kilit vurduklarının altını çiziyor.
Dinçer, yaptıkları bir su kuyusunun Hristiyanlarla Müslümanların ortak bölgelerinden birinde olduğunu fakat bu su kuyusundan Hristiyanların da yararlanabileceğini garanti altına almak için yaptığı protokole Hristiyanların da buradaki suyu kullanabileceklerine dair bir ibare ekliyor. Aynı zamanda Ramazan aylarında verdikleri iftarlarda her köyde Hristiyanları da iftara çağırdıklarını, ayrım gözetmediklerini ve o bölgede bu durumun büyük bir sevinçle karşılandığını ifade ediyor.
Dinçer, yaptığı bu hareketle İslam dininin ve mensuplarının ne kadar yardımsever, hoşgörü sahibi ve muhtaç olanın dinine, etnik kökenine bakmaksızın iyilikle yaklaştığını gözler önüne seriyor.
Kendisine anlatılan bir hadiseyi aktaran Dinçer, Amerikalı bir doktorun Uganda’daki sağlık sorunlarını çözmek için gelerek burada bir hastane kurduğunu ve bu hastanede birkaç yıl hastalıklara deva getirmek için çalıştığını fakat sonrasında Uganda’nın asıl sorununun sağlık problemleri değil, açlık problemi olduğunu belirtip Uganda’dan ayrıldığını söylüyor.
20 Dolara Kuluçka Makinesi
Uganda halkının iş noktasında istihdamı için Türkiye’den anlaştığı bir esnaftan 20$ karşılığında kuluçka makinesi alıp bölgedeki fakir birine verdiklerini belirten Dinçer, bu makinenin kullanımını o kişiye öğrettikten sonra onun işletmeye başladığını söylüyor.
Bölgeye 6 ay sonra yaptıkları bir ziyarette kuluçka makinesinin verildiği kişinin eski fakir halinden bir eser kalmadığını, halk tarafından saygınlık kazandığını, hatta kendisinin ilk bakışta o kişiyi tanıyamadığını, eski bitik ve halsiz halini toparlamış olarak gördüğünü dile getiren Dinçer, insanların istihdamının ne kadar yararlı olduğunu bizlere gösteriyor. Bölgede bu makineleri çoğaltarak halka daha çok istihdam kapısı açacağını da ekliyor.
Uganda’dan Bahçelievler’e Kardeşlik Köprüsü
Uganda’nın Jinja Belediyesi’nin Müslüman bir başkanı olduğunu ve onu ziyarete gittiklerini, yapacakları faaliyetleri konuştuklarını söylen Dinçer, İstanbul Bahçelievler Belediyesi ile Uganda’nın Jinja Belediyesi’ni kardeş belediyeler olarak ilan etmek için harekete geçiyor ve Bahçelievler Belediyesi ile yaptığı görüşmelerde aynı zamanda bölgedeki faaliyetleri de tanıtırken 6 ay gibi kısa bir sürede iki belediyeyi kardeş belediye olarak ilan etme sevincini bizlere anlatıyor.
Dinçer, ürettiği 10.000 dolarlık kuyu sondaj makinesinin sponsorunun 12 yaşındaki Baran isimli bir çocuğun sünnet düğünü için kullanacağı 20.000 doları babası vasıtasıyla ulaştırdığını dile getiriyor.
Baran’ın, Suriye’de, başlarına bomba yağan mazlum çocukları gördükten sonra bu karara vardığını ve bu paranın bir sünnet düğünü için çok fazla olduğunu, bu yüzden de kullanmaya gönlünün el vermediğini, Şükrü Dinçer abimiz bizlere ifade ediyor.
Dinçer, bu dev yürekli çocuğun tavrı sebebiyle sondaj makinesinin adının Baran olacağını sözlerine ekliyor. Bizlerin, kıtaları aşan bu hayır yarışından çıkaracağı sonucu, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in şu dizeleriyle ifade etmek yanlış olmaz sanıyorum;