Arabayla 7 Gün Fas Turu
Doğal afetlerin, bulaşıcı hastalıkların yılı 2020’nin Mart ayının ilk hafta sonunda yani 7 Mart günü çıktık yola. Aslında havada biraz yeni popüler olmaya başlayan hastalığı Koronavirüs kokusu vardı biz planlar yaparken. Lakin henüz Türkiye ve Fas’ta bir vaka yoktu. Bu sebeple olmuş olacak ki biz yola çıkarken herhangi bir engelleme ile karşılaşmadık çalıştığımız kurumlar ve çevremiz tarafından. Biletleri de zaten çok önceden almış, araba kiralamalarımızı yapmıştık. Birazcık da şüpheyle yola revan olduk. Hikayenin sonunda neredeyse Fas turundan geri dönemiyorduk. Evet biraz endişeli bir dönüş yaptık ama şimdi gelin seyahatimizi konuşalım.
Bu yazıda sizlere gezdiğimiz yerler, araba kiralama maceramız, otoyol ücretleri, kaldığımız oteller, karşılaştığımız zorluklarla ilgili bilgiler paylaşmak istiyorum. Amacım bizimkisi gibi yolculuk planlayanlara bir nebze olsun faydalı olmak. Gitmeden önce biz de birçok kişinin deneyimlerinden faydalandık ve bir o kadarını da biz deneyimledik. Başlamadan önce belirtmek isterim ki bu bir “Fas’ta Gezilecek Yerler” yazısı değildir. Bizim gezme amacımız şehirlerin ve ülkenin ruhunu hissetmekti ve bazen illa ki gezin denilen yerler yerine şehrin sokaklarında kaybolmayı tercih ettik. Eğer siz de benzer bir düşünceyle Fas’a gidecekseniz bu yazının faydası olacaktır. Haydi başlayalım.
Ankara – İstanbul Yolculuğu
Uçağımız İstanbul Sabiha Gökçen havalimanından kalkacaktı ve akşam saatlerindeydi. Biz sabah erkenden hızlı tren biletlerimizi alıp çıktık yola ki gezi öncesi bir İstanbul molası verelim, bir şeyler yiyelim, vapura binelim, boğazı izleyelim. Söğütlü çeşme durağında inip oradan Marmaray aktarması ile Fatih’e geçtik. Orada bir şeyler yedikten sonra Eminönü’ne inip vapurla Kadıköy sahiline doğru yola çıktık.
Kadıköy’den havalimanına doğrudan giden hatla Sabiha Gökçen’e vardık ve Kasablanka’ya uçmak için uçağımızda yerimizi aldık. Uçuş toplam 5.30 saat sürüyor ama oraya vardığınızda henüz 3.30 saat geçmiş gibi oluyor çünkü Fas’ın yerel saati Türkiye’ye göre 2 saat geride.
Araba Kiralama Süreci
Havalimanına indikten sonra bir süre kiraladığımız araba firmasını aradık ama oradaki kiralama acentelerinde isimleri yoktu. Biz de kiralama dokümanındaki telefonu aradık ancak adam yarı Arapça, yarı Fransızca, yarı İngilizce konuştuğu için bir şey anlamadık. Neyse ki bizi o gün misafir edecek arkadaşımla iletişime geçtiler ve araba kiralama görevlisinin çıkıştaki otoparkta bizi beklediğiniz söyledi. Normalde yolcu çıkış kapısında bekliyorlarmış ancak biz rezervasyon yaparken kendi uçuş bilgilerimiz çıkmayınca listede çıkan başka bir uçuş bilgisi girmiştik, bu sebeple o saatlerde bekleyip biz gelmeyince otoparka geçmiş görevli kişi. Kendisinden bizim de mecbur o uçuşu seçtiğimizi söyleyip özür diledik ve işlemlere geçtik.
Biz arabayı https://rentacar.edreams.com.tr/ adresi üzerinden diRENT firmasından kiraladık. Kia Picanto ve benzeri araç grubunu seçip üzerine bir de Orient Sigorta’dan tam koruma satın aldık. Kiralama ücreti 602 ₺, tam koruma 204 ₺, toplam 806 ₺ tuttu. Gezi sırasında Fas’ta sohbet ettiğimiz kimseye bu fiyata kiraladığımızı inandıramadık. Müzede tanıştığımız görevliler oraya gidince kiralayacak olsak bu ücretin 3 katını ödeyeceğimizi söylediler. Araştırınca hakikaten de fiyatların yüksek olduğunu gördük. Siz siz olun oraya gitmeden arabanızı kiralayın!
Havalimanında arabayı teslim alırken ayrıca bazı ücretler talep ettiler. Bunlardan biri kredi kartı blokesi. Kredi kartınızdan belli bir ücreti bloke ediyorlar. Sanırım herhangi bir kaza durumunda bloke ettikleri bu ücretten karşılamak için. Bir de tam koruma sigorta için 720 dirhem talep ettiler. Biz tam korumayı Türkiye’den satın aldığımızı söylediysek de biz onu tanımayız, burada da isteğe bağlı tam koruma yapıyoruz. Eğer kaza olursa bu sigorta karşılıyor, bu tam korumayı ödemezseniz kredi kartınıza 10.000 dirhem bloke koyarız, öderseniz 2500 dirhem bloke koymak yeterli dediler.
Biz Türkiye’de yaptığımız tam korumaya güvenip, eğer bir kaza olursa parasını onlardan alırız diye düşünerek orada yeniden kasko yaptırmadık ve 10.000 dirhem bloke seçeneğinde karar kıldık. İlk araba kiralama deneyimimizi yurt dışında ve ikinci dili Fransızca olan bir ülkede yapmaya çalışıyor olmak ve konuyu bilmiyor olmak biraz uğraştırdı ama görevlinin İngilizceyi orta düzeyde de olsa biliyor olmasıyla bir şekilde anlaştık. Artık yeni arabamızla misafir olacağımız eve gidip dinlenme zamanı.
Telefon Hattı Konusu
Havalimanında yolcu çıkışında hat satan firmalar var. Biz Maroc Telecom’dan içinde 5 gb internet ve 5 saat konuşma olan bir paket satın aldık ve seyahatimiz süresince bize yetti. Bu paket için kişi başı 100 dirhem ödedik, yani ortalama 65₺.
Fas Genel Rotamız
Gezimiz boyunca takip edeceğimiz rotayı henüz yola çıkmadan oluşturmuştuk. Google Maps’te çoklu ekleme yaparak gideceğiniz hedefleri ardı ardına ekleyebiliyorsunuz. Planladığımız rotamız şöyleydi:
Bu rotayı tek farkla gerçekleştirdik. Fes’ten sonra Meknes yerine oradaki arkadaşımın önerisiyle İfran’a uğradık. İfran Fas’taki diğer şehirlere göre farklı bir mimariye sahip bir şehir. Fas’ta kar yağan tek yer olma özelliğini de taşıyormuş. Bu mevsimde kar olmasa da orayı iyi ki görmüşüz dedik.
Gezimizi bitirdiğimiz rotamız ise şöyle gerçekleşti:
Kasablanka
Havalimanından doğrudan arkadaşımızın evine geçtik ve orada misafir olduk. Ertesi sabah naneli çayla ve kruvasan ile kahvaltımızı yaptık. Bizi evinde ağırlayan değerli arkadaşım Rachid’e ve ailesine buradan selamlarımı iletiyorum.
Kahvaltı sonrası ilk durak II. Hasan Cami’si idi. Ama belirtmeden geçmek istemiyorum. Kazablanka’da araba kullanmak gerçekten işkence. Bir sürü motorsikletli var ve çok tehlikeli kullanıyorlar. Sağdan soldan çıkıyorlar. İlk gün bir iki kaza atlatınca acaba diğer günler ne yapacağız diye endişelenmedik değil ama neyse ki kuzeye çıktıkça bu durum değişiyor. Korkudan daha fazla ilerlemeyip biraz uzak bir otoparka arabamızı koyduktan sonra camiye doğru sahil boyunca yürüdük.
Caminin ardından Kazablanka sahilinde yürüyerek eski şehir kısmına geldik. Burada bir Pazar vardı onun içinden geçip hurma satın aldıktan sonra şehrin içine daldık ve ara sokaklardan ilerleyerek yeniden caminin önüne çıktık. Aynı sahil yolunu takip ederek aracımıza ulaştık ve bir şeyler yemek için yer aramaya koyulduk. Ünlü olup olmadığını bilmediğimiz ama güvenilir olduğundan emin olduğumuz bir mekanda Fas’ın kendine özgü lezzetlerinin tadına baktık: Tajin ve Tacos. Bu iki ismi neredeyse tüm restoranlarda görebilirsiniz.
Rabat
Kazablanka’da kaldıktan sonra ertesi gün sabah erkenden Rabat’a yola çıktık. 1 saatlik yolculuktan sonra Rabat’ın merkezi bir yerinde arabamızı otoparka bıraktık ve belirlediğimiz tüm yerleri yürüyerek gezdik. Bu arada otopark ücreti olarak saatlik 6 dirhem ödedik. Fas’ın birçok yerinde fiyatlar bu civarda.
Rabat’ın sokaklarında başlayan gezimize önce oranın meşhur sahiline giderek başladık. Şehrin önceden kalesi olarak kullanılan Kasbah’ın en üst noktasından Atlas Okyanusu’nu izledik.
Sonra eski şehrin içinde ara sokaklara daldık. Bu arada çıkmaz bir sokağa girdik ve kapısı açık bir evden ileri yaşlı bir abla bize seslendi. İyi derecede İngilizce biliyordu, muhabbet ettik. Bize evini gösterdi ve Rabat’la ilgili bilgi verdi. Biz biraz şüphelendiysek de çaktırmadık ama artık gidelim demeye başlayınca bizden para istedi. Neyse ki 10 dirhem verip kurtulduk. Gitmeden önce okuduğumuz ve dikkat etmeliyiz dediğimiz şey başımıza geldi. Başlangıçta sanki misafirperver birisi gibi davranıp muhabbet ediyor sonra muhabbetin parasını istiyor. Bir nevi profesyonel dilencilik bu. Bize bir şeyler de “ikram etmek” istedi ama biz kabul etmedik. Bir de kabul etsek kim bilir nasıl hesap çıkacaktı. Gerçekten üzücü bir durum.
Ablaya dolandırıldıktan sonra eski şehrin sokaklarında ilerleyerek 2. Muhammed Mozalesini (türbesini) ve Hasan Kulesi’ni gördük. Hasan Kulesi, bir devlet başkanının en büyük minareyi inşa etme iddiasıyla başlayıp bitiremeden ölmesiyle yarım kalan bir cami minaresiymiş.
Ardından Rabat ara sokaklarına dalıp şehrin sosyal yaşamını gözlemledik. Bir mahalle arası kafede oturup bir şeyler yedik.
Ardından artık otoparkın yolunu tutma vakti gelmişti. Oraya giderken birçok farklı ağaca ve bitkiye ev sahipliği yapan Jardin Noushat Hassan Bahçesi’nden geçtik. Rabat sokaklarının temiz havasını tek başına sağlayabilecek kadar büyük bir park burası.
Fazla geç saatlere kalmadan üçüncü rotamız Tanca’ya doğru yola çıkma zamanı. 3 saatten fazla yolumuz var. Neyse ki haritada çift şeritli bir yol görünüyor. Bu yolun ücreti biraz kabarık olacak olsa da gece yolculuğu için gerekli. Lafı gelmişken bu istikamette yola 66 dirhem ödedik. Sabah Kazablanka Rabat yolunda da 33 dirhem ödemiştik. Böylece bu günün otoyol maliyeti 100 dirhemi bulmuş oldu.
Tanca
Tanca’ya varmadan önce booking.com üzerinden kalacağımız yeri ayarlamıştık. Gece 23.00 sıralarında otelimize vardık. Bizi harika güler yüzüyle karşılayan otel görevlisi Aldülkerim gece falan demeyip bize çay (tabi ki naneli çay) ve kurabiye, incir gibi atıştırmalıklar ikram etti. Biz de ona İstanbul Fatih’ten getirdiğimiz peynir tatlısı ikram ettik ve birlikte gece yemeği yedik.
Kaldığımız otelin ismi Malak Tingis. Biz personelin hizmetinden ve kahvaltıdan oldukça memnun kaldık. Tek eksiği gittiğimiz gün sıcak suyun akmayışıydı ama Aldülkerim Bey bize ayrı bir kovada sıcak su sağladı. Malak Tingis şehir merkezine 9 km mesafede ama arabanız varsa bu çok sorun değil. Gürültüden uzak iyi bir dinlenme yeri.
Ertesi gün Tanca’da arabamızı merkezi bir otoparka park edip dolaşmaya başladık. Önce 9 Nisan Meydanı’na gidip biraz çevreyi dinledikten sonra yukarıya doğru giden caddelerde kaybolduk. Kaybolduk derken tabi ki mecazi anlamda. Gittiğimiz yönde farklı tarihi binaların yanından geçtik, açık olanlarına uğradık. Bir sarayı ve bahçesini özellikle görmek istiyorduk ama maalesef ziyarete kapalıydı. Yürümekten yorulmuş ve acıkmıştık. Planladığımız üzere Cafe Hafa’ya doğru yöneldik. Cafe Hafa, Cebeli Tarık boğazına bakan harika manzaralı bir yer. Orada Fas’ın meşhur çorbası Harira ve adını hatırlamadığım bir balık yedik. Birçok yerde çorbayla birlikte çeşitli zeytinler de getiriyorlar. İlk defa mor zeytinlerin tadına baktık.
Sıra Tanca’nın eski şehrini gezmeye gelmişti. Eski şehir (Old Medina), sadece insanın yürüyebileceği dar ve karışık sokaklardan oluşan Tanca’nın arabalar icat edilmeden önceki tarihi şehri. Bu sokakların dokusu bozulmadan korunuyor olması çok hoşuma gitti. Yine belirtmekte fayda var bu sokaklarda size sürekli yardım edebileceğini söyleyen, kendi dükkanına çekmeye çalışan kişilerden çokça var. Biz artık durumu bildiğimiz ve kimseye güvenmeme prensibini ilke edindiğimiz için böyle istekleri hemen reddedip yolumuza devam ettik. Kaybolsak da (ki bu çok mümkün) yolu çevredeki esnafa sorduk. Çünkü bazen GPS de çalışmıyor bu dar sokaklarda.
Akşam vakitlerine doğru yeni şehrin merkezine doğru yürüdük. Tanca’nın yeni şehir merkezini çok düzenli ve temiz sokaklarıyla, uyumlu mimari yapısıyla biz çok sevdik. Trafiği Kazablanka’nın aksine yavaş akıyor ve herkes birbirine oldukça saygılı. Yaya önceliğinin gerçekten uygulandığı bir şehir burası.
Tanca’nın önemli bir özelliği var. Ünlü Seyyah İbn Batuta’nın doğduğu yer olduğunu öğrendik. Tanca yolunda onun hayatını bir kez daha okuduk.
Kendisi iflah olmaz bir seyyah. 700 yıl önce yaşamış ve yazdığı seyahatname ile o döneme ışık tutmaya devam ediyor. Bu arada Tanca’nın havalimanına da onun ismini vermişler: Tanca İbn Batuta Havalimanı.
Son olarak Tanca’da çektiğim aşağıdaki fotoğrafı paylaşmak istiyorum. Reklamlarda genel olarak ülkedeki 3 hakim ırkı birden kullanıyorlar. Aşağıda gördüğünüz resimde Avrupalı (İspanyol ya da Fransız), Berberi ve Arap 3 kadını görüyorsunuz. Fas toplumu bu üç farklı ırktan oluşuyor genel olarak.
Diğer yandan birisinin ırkını sorduğunuzda ben Faslı’yım demeyi tercih ediyorlar. Irkçılık konusunda ise Türkiye’den biraz şikayetçiler. Türkiye’yi ziyaret edenleri bizim fazla ırkçı olduğumuzu söylüyorlar. Bundan şikayet ettiğinde bir şey diyemedim çünkü maalesef kendi ırkını övünme meselesi olarak görüp diğer ırkları küçümseyen azımsanmayacak kadar kişi var ülkemizde. Bir insan doğuştan aldığı ve değiştiremediği bir özellikle nasıl övünebilir ya da bunu başkalarını küçümseyecek bir şey olarak görebilir gerçekten aklım almıyor. Çok ahmakça, ne yazık ki!
Tetuan
Tanca’nın caddelerinde ve ara sokaklarında uzunca yürüdükten sonra artık yola çıkma zamanı geldi çünkü otel rezervasyonumuzu Tetuan’dan yaptırdık. 1.5 saatlik bir gece yolculuğundan sonra Tetuan’ın biraz dışındaki otelimize vardık. Çok geç vardığımız için otelde sadece güvenlik görevlisi kalmıştı ve o da İngilizce bilmiyordu. Neyse ki arkadaşımın giriş düzeyindeki Arapçası sayesinde bağlantı kurabildik. Tetuan ve Tanca’da güney şehirlerinin aksine ikinci dil olarak İspanyolca yaygın olarak biliniyor. İngilizce buralarda pek geçerli bir dil değil maalesef. Yol arkadaşımın biraz Arapça biliyor olması birçok yerde işimizi kolaylaştırdı bu yüzden.
Tanca’da sabah kahvaltıda otelin sahibi karşıladı bizi. Yine güler yüzlü, her türlü yardıma açık, konuşkan ve samimi biriyle karşılaşmanın mutluluğu içerisindeyiz tabi. Bize birkaç yer önerdi, kroki çizdi, tarif etti. Her şeyden önemlisi bu otelde siyah çay da vardı. Siyah çay isteyince yanında süt de soruyorlar. Burada birlikte tüketiyorlarmış. Ben denedim ama bence çay ve süt ayrı ayrı içilmeli.
Maliana Star gönül rahatlığıyla tercih edilebilecek samimi bir otel. Oda artı kahvaltı ücreti olarak 320 dirhem ödedik biz. Kişi başı 160 dirhem yani 105₺ yapıyor. Fiyatlar Türkiye ile karşılaştırınca da gerçekten uygun geldi. Belki tatil sezonunun öncesinde geldiğimiz için de böyle uygun olabilir.
Tetuan şehir merkezine inmeden önce otel sahibinin bize önerdiği kıyı kasabalarını ziyaret ettik. Bunlardan biri Martyl. Kendine has düzenli bir mimarisi olan temiz ve düzenli kasaba Martyl bizi büyüledi. İleride bir gün Fas’a tatile gelmek istersek kesinlikle buraya gelelim diye kendimize söz verdik.
Ardından Matyl’e çok yakın olan başka bir kasabaya Cabo Negro’ya gittik. Otelden çıktıktan sonra izlediğimiz rota aşağıdaki gibiydi.
Ardından Tetuan şehir merkezine indik. İlk önce tabi ki eski şehrini gezdik. Burada aynı Tanca’daki gibi eski şehrin dokusu hiç bozulmadan duruyor. Çok eskiden beri insanların kullandığı o dar sokaklarda dolaşmak, kaybolmak çok güzeldi. Öyle camiler var ki eski şehirlerde gerçekten hayran kaldık hepsine.
Sonra yerel bir marketten meyve suyu ve poğaçalar alıp bir eski şehrin surları dışında şehri izleyerek karnımızı doyurduk. Tetuan şehir merkezini de biraz turladıktan sonra otel rezervasyonumuzu yaptığımız bir sonraki durağımız Şafşavan’a doğru yola çıktık.
Fas Turu Bir Sonraki Durağı Şafşavan
Mavi beyaz evleriyle Fas’ın en turistik şehirlerinden biri Şafşavan. Sadece eski şehri değil şehirdeki çoğu ev de mavi beyaz renklerde. Eski şehrin sokaklarında kaybolmak çok daha benzersiz bir deneyimdi. Diğer taraftan Ras El Maa (Suyun Kaynağı) adlı şelaleye giden yolu da çok güzeldi. Marketlerinde çokça deri ürünler satılıyor. Biz buradan deri hediyelikler aldık. Türkiye’ye göre fiyatları uygun. Diğer yandan her tarafta karışık meyve sıkan dükkanlar var, hangi meyvelerden istiyorsanız karışık alabiliyorsunuz. Gezerken bir yandan da meyve suyunuzu yudumlayabiliyorsunuz.
Şafşavan’da Dar Assalihin adlı konuk evinde kaldık. Yine tüm hizmetlerinden memnun kaldığımız bir konuk eviydi. Rezervasyon yapar yapmaz arayıp konum gönderip ne zaman gelmeyi düşündüğümüzü sordular. Bizimle ilgilenen kişi biraz Türkçe de biliyordu. İstanbul’a da gelmiş önceleri. Ve artık alıştığımız üzere Türkiye’ye karşı ayrı bir ilgisi vardı. Fas’ın neredeyse her yerinde Türkiye’den geldiğimizi söylediğimizde olumlu tepkilerle karşılaştık. Gelip merhaba merhaba diye sarılanlar da oldu. Böyle bir muamele ile karşılaşmak gerçekten sevindiriciydi.
Dar Assalihin otelimizin adı. Şafşavan’da daha fazlası yok diyebilirim. Buraya yarım gün ayırdık çünkü akşama Fes’te olmamız gerekiyordu. Diğer yandan Fes buradan 3.30 saat sürüyor ve yol tek şeritli. Bu sebeple gündüz gidilmesinde fayda var.
Fes
Fes’e akşam vakitlerinde girerken benzinimiz azalmıştı. Kredi kartımıza güvenip bir benzinliğe girdik ama benzini aldıktan sonra bu benzinlikte kredi kartı geçmediğini öğrendik, sadece nakit geçiyordu. Bizim yanımızda da dirhem kalmamıştı. Türkiye’de karşılaşamayacağımız bu durum bizi şaşırttı. Biz de pompacı çocuğu da ödünç alıp en yakındaki bankaya gidip para çekip ödedik borcumuzu. Sonra pompacı çocuğu geri benzinliğe bıraktık.
Pompacı çocuk Arapçanın yanında ikinci dil olarak Fransızca biliyordu. Kuzeydeki İspanyolca yoğunluğunu artık yeniden Fransızca almaya başlamıştı. Bu arada yine çoğu kimse İngilizce bilmiyor ve bu durumlarda biraz Arapça bilen arkadaşım sayesinde anlaşabiliyoruz. Bu süreçte ben de Arapça bazı kelimeler öğrendim. En azından bir şeyler satın aldığımızda fiyatını sormayı ve kaç dirhem istediklerini anlayabilir hale gelmiştim.
Geriye çok vaktimiz kalmadığı için Fes’te zaten gezmeyi düşündüğümüz Eski Şehrin içinde bir otel rezervasyonu yaptık. Buna sonradan biraz pişman olsak da bizim için farklı bir deneyim oldu. Fes’in eski şehri diğer tüm eski şehirlerden çok daha karışık. Sürekli çocuklar gelip yardım edelim yardım edelim diyorlar. Biz neyse ki ilk gidişte çevrimdışı navigasyonumuz yardımıyla oteli kolay bulduk. Otelin büyükçe bir tabelası da yok maalesef, biraz uğraştırdı bizi. Otele yerleşip yemek yemeye gitmek istedik. Otelin sahibi bizi dar ve karışık sokaklardan bir restorana götürdü. Yemekten sonra geri gelip alacağını söyledi. Almasa bulmamız zaten pek mümkün değildi. Bu arada ilk defa Kuskusun tadına da bu restoranda baktık. Sebzeli, etli, pilavlı bir yemek Kuskus.
Otelimizin adı Riad Safari Fes. Görevli kişinin hangi dili konuştuğu pek belli değil. İngilizce konuşuyor gibi yapıp farklı dillere geçiyor. Arapça değil İspanyolca değil Fransızca değil. Çat pat İngilizce ve Arapça ile gerekli iletişimi kurabildik. Otelin üst katından manzarayı izlemek ayrı bir zevkti.
Fes’teki otelimiz içinse oda ve kahvaltıya 170 dirhem ödedik. Bu da 110₺ yapıyor.
Ertesi gün sabah erkenden gezmeye başladık Eski Şehrin içindeki tarihi mekanları. Bir turist kafilesine denk gelip onlara takıldık bir süre. Öğleden sonra geri dönmek istediğimizde ise dar sokaklarında GPS’imiz düzgün çalışmadı ve bir iki defa yardım satın almak zorunda kaldık çocuklardan. Satın almak diyorum çünkü bu eski şehrin içinde parasız hiçbir çocuk yardım etmiyor ve kendi belirledikleri ücreti yardım sonunda dayatıyorlar. Öncesinde sorduğumuzda “eğer isterseniz bir şeyler verirsiniz” diyen çocuklar bile sonunda illa ki şu parayı vereceksiniz diyebiliyorlar. Yanınızda bozuk beş on dirhem bulundurmakta fayda var bu sebeple.
İfran
Fes’ten sonraki durağımız güzergaha sonradan eklenen İfran şehriydi. İfran, Fas’ın genel mimarisinin aksine yüksek ve dik çatılı evleriyle ün salmış bir şehir. İklim koşulları gereği mimarisi farklı şekilde gelişmiş. Diğer yandan çok sakin bir şehir. Şehir merkezindeki parkta oturup tam bir emekli şehri, keşke burada yaşasak diye konuştuk.
İfran’ı bırakmak istemesek de geriye sadece bir buçuk günümüz kalmıştı ve bir an önce Marakeş’e ulaşmamız gerekiyordu. Marakeş için toplam 8 saat sürecek yolculuğumuza çıktık. İç kısımlarda maalesef otoyol yok ve tüm yollar tek şeritli. Bu sebeple yavaş yavaş gittik ve geceye Marakeş’e yetişemedik. Biz de arabayı uygun bir yerde kenara çekip arabada uyuduk son günümüzde.
Marakeş
Uzunca bir yolculuktan sonra sabah saatlerinde Marakeş’e varmıştık. Marakeş trafiğiyle ilgili önceden uyarılar aldığımız için aracımızı merkeze 4 km uzaklıktaki tren garının otoparkına bıraktık ve merkeze toplu taşıma ile gittik. Hangi otobüse bineceğimizi ise Moovit uygulaması ile rahatça bulduk. Moovit birçok ülkede ve şehirde çalışan bir uygulama. Bu vesileyle toplu taşımayı da kullanmış olduk. Bir binişe kişi başı 4 dirhem ödedik. Marakeş’te gezilecek birçok yer merkeze yakın yerlerde olduğu için bir gün bize yetti. Oradaki büyük pazardan hediyelik de bazı deri eşyalar aldık. Mahalle arası bir dükkanda balık yedik.
Akşama Kazablanka’daki uçağımıza yetişmemiz gerekiyordu artık. Bu arada Corona Virüs haberleri dünyayı kavurmaya başlamıştı. O gün tüm Avrupa uçuşlarının iptal edildiğini duymuştuk ve bu bizde acaba Türkiye uçuşları da iptal edilmiş midir diye endişeye sebep oldu. Bu endişeyle Kazablanka’ya doğru yola çıktık. Herhangi bir iptal duyurusu yoktu. Havalimanına vardığımızda bizi karşılayan tabela aşağıdaki gibiydi.
Neyse ki bizim uçuşumuz iptal olmamıştı. Arabayı havalimanında yine aldığımız yere teslim ettik ve kredi kartımıza konulan blokenin kaldırıldığına dair fişlerimizi aldık. Çok şükür bir çizik dahi zarar gelmeden arabayı teslim edebilmiştik. İlk araba kiralama deneyimimiz de başarıyla sonuçlandığı için mutluyum.
Uçağın 32A numaralı son koltuğumdaki yerimi almıştım. Tabi ki cam kenarıydı ve bunun için ayrıca ücret ödemedim. Nasıl mı? Pegasus uçuşlarında ücretsiz cam kenarı bilet almanın yolunu anlattığım yazımı okuyabilirsiniz.
Ama hala içimde acaba ülkeye dönebilecek miyim, dönünce acaba karantinaya mı alınacağım şüphesi vardı. Neyse ki evime dönebildim ama biz Fas’ta iken alınan karar gereği 14 gün ev karantinasında kalmam gerekti.
Fas Uçak Bileti
Uçak bileti fiyatları Pegasus’ta tek yön 1000₺ ile 1300₺ arasında değişiyor. Uçak dolmazsa 800₺’ye kadar düştüğü oluyor fiyatların. Tabi şu sıralar (31 Mart 2020 için) uçak seferleri durdu. Pegasus’un en son Kazablanka İstanbul seferini (15 Mart 2020’de) sanırım biz yaptık. Yeni seferler için Corona Virüs abimizin yayılmaktan vazgeçmesi gerekiyor.
Fas’ta Hava Durumu
Türkiye’de insanlar kabanla dolaşırken orada kısa kollu giyinme zamanları çoktan gelmişti diyeyim siz anlayın. Marakeş ile Ankara arasında ortalama 10 derecelik bir sıcaklık farkı vardı Mart ayının başlarında. Biz arada bir sıcaktan yorgun düşüp iyi ki buraya yazın gelmemişiz dedik. Bunu söyleyince yazın Fas’a giden bir arkadaşıma sorduğum soru aklıma geldi. Dedim ki Ağustos ayında yanmadın mı orada? Dedi ki ölmedik yani. Hayata karşı beklentilerini düşük tutup bardağın dolu tarafını gören arkadaşıma da buradan selamlar. Siz yine de yazın gitmeyin, benden söylemesi.
Fas’ta Benzin Fiyatları ve Toplam Yol Masrafımız
Fas’ta benzin fiyatları 9 ila 11 arasında değişiyor. Döviz olarak çevirince Türkiye ile neredeyse aynı fiyata geliyor ama Fas’a göre biraz pahalı gibi. Biz ortalama 1800 km yol yaptık ve toplam 780 dirhem yani 500₺ benzine ödedik. Otoyol ücretlerini topladığımızda 200 dirhem yani 130₺, araba kirası ve kaskosuna da 800₺ ödedik. Bunları topladığımızda yol masrafımız 1430₺ oldu. Kişi başı ortalama 700₺ yapıyor.
Trafik Kontrolleri
Fas’ta trafik kontrolleri çok sıkı diyebilirim. Neredeyse her şehrin girişinde polis noktaları var. Bizi 3 kere durdurdular ve ruhsat kontrolü yaptılar. Yol boyunca tüm trafik kurallarına uyduğumuz için herhangi bir ceza yemedik. Fas’ta radar çok fazla, dikkat etmek lazım. Diğer yandan bizdeki selektör yaparak karşıdan gelene polisi haber verme taktiğini Faslılar da kullanıyor bilginiz olsun. İlk başta acaba dedik, polis denk geldi. İkincisinde dur bakalım dedik var mı bir şey, yine polis denk geldi. Üçüncüsünde de aynı şey olunca tamam dedik, bu yöntem burada da kullanılıyor, artık eminiz 🙂
Toplam Otel Masraflarımız
Bizim yaptığımız gibi bir gezi planlayanlar için toplam otel masrafımızı da paylaşmak istiyorum. 640₺ ödedik toplamda. İki gün arkadaşımda kaldığımızı ve bir gün arabada kaldığımızı da hesaba katın lütfen. Bu fiyata 3 gün daha eklemeniz gerekecek. Kazablanka’daki ve Marakeş’teki benzer standartlardaki otel fiyatlarını düşünürsek iki kişi toplamda 7 gece için 1000₺’yi gözden çıkarmanız gerekiyor. Yani kişi başı 500₺. Kahvaltı dahil almazsanız bu fiyatı biraz daha düşürebilirsiniz ancak kaldığımız yerlerin kahvaltıları gerçekten harikaydı. 3€ fazla verip kahvaltılı rezervasyon yaptırmakta fayda var. Böylece dışarıda kahvaltı için uğraşmamış olursunuz.
Çevrimdışı Yön Bulma Uygulamamız
Yurt dışındayız, internetimiz ve şarjımız sınırlı. Yani yön bulma için sürekli internet açmak böyle yolculuklarda pek mantıklı değil. Biz de benim daha önce Almanya’da kullandığım ve memnun kaldığım MAPS.ME uygulamasını ve Fas’ın tüm haritasını çevrimdışı olarak yükledik gitmeden önce.
Bu uygulamada çevrimdışı haritayı yüklediğiniz zaman artık internet açmadan sadece GPS kullanarak yönünüzü bulabiliyorsunuz. Bunu yanında arattığınız otelle ya da restoranla ilgili yapılmış yorumlara da ulaşabiliyorsunuz. Bizim kullandığımız diğer özelliği de özel pinleme ile seyahat oluşturma özelliği. Gezmek istediğimiz yerleri özel konum olarak ekleyip daha sonra vakit kaybetmeden şehir içi gezimizi gerçekleştirebildik.
Yukarıdaki resimde Marakeş için oraya gitmeden önce hazırladığımız özel konumları görüyorsunuz.
Son Olarak..
Fas’la ilgili genel bir değerlendirme yaparak yazıyı bitirmek istiyorum. Ben gitmeden önce bir Kuzey Afrika ülkesinin en azından Türkiye’den daha az gelişmiş olabileceğini düşünüyordum ama gördüm ki bütün sistemleri, hizmetleri, teknolojileri en az Türkiye kadar gelişmiş bir ülke Fas. Diğer yandan, sadece büyük şehirlerinin değil gezdiğimiz tüm şehirlerinde tarihlerini oldukça iyi korumuşlar ve o dokuya zarar vermemişler. Mimari yapılarında ise genel olarak bir bütünlük söz konusu. Kazablanka ve Marakeş hariç caddeleri, sokakları çok temiz ve düzenli. Trafikte bir yaya ya da sürücü olarak çok rahat hareket edebiliyorsunuz. Başkent Rabat bile bu konuda çok yüksek puan aldı benim gözümde.
Yiyecekler konusunda Müslüman bir ülke olduğu için hiçbir helallik haramlık sorunu yaşamadık. Damak tadı olarak da Türkiye’yle çok benzer diyebilirim. Seyahatimiz boyunca sürekli naneli çay içtik, bir de çok şekerli yapmasalar alıştığımız bir tat zaten.
Namaz konusunda da Türkiye gibi her yer cami olduğundan bir sorun yaşamadık. Camilerin vakitler dışında kapatılıyor olmasını akıldan çıkarmamak gerekiyor. Türkiye’deki gibi sürekli açık değiller. Abdesti ise akan çeşmeden değil, çeşmeden doldurdukları taslardan alıyorlar. Sanırım fazla su israfının önüne geçmek için.
Yolculuğumuz bittiğinde Fas’ta yaşayacak olsak nerede yaşardık diye sorduk kendimize. İkimizin de cevabı Tetuan oldu. İkinci olarak ise Tanca tercih edilebilir. Benim kesinlikle kalmayı tercih etmeyeceğim yer ise Kazablanka olurdu. Gezinizde oraya hiç uğramasanız bir şey kaybetmezsiniz.
Fas gezisi, her şeyiyle beklentilerimin çok üzerinde kalitede bir gezi oldu benim için. Bunda birlikte gittiğim kişinin gerçekten sağlam bir yol arkadaşı olmasının katkısı büyük. Diğer yandan keşke daha geniş vaktimiz olsaydı dedik bazı şehirlerde. Bu güzergah için 7 gün değil de 10 günümüz olsa çok daha dolu bir gezi yapmış olabilirdik. Özellikle Tanca, Tetuan ve Marakeş’e kesinlikle bir günden fazla zaman ayrılmalı.
Eğer yazıyla ilgili aklınıza takılan bir şeyler olursa İletişim sayfamdaki elektronik posta adresimden ya da aşağıdaki yorum kısmını kullanarak bana ulaşabilirsiniz.
Teşekkürler..
Yolculuk öncesi tavsiyeleriyle bize yol gösteren Reyhan’a, Kazablanka’da bizi misafir eden arkadaşım Rachid ve ailesine, Marakeş’te bize naneli çay ve katmer ısmarlayan Mouna’ya, bize İstanbul ziyaretimizde kendi yurdunda ağırlayan ve harika lezzetli bir menemen ısmarlayan Taha’ya, Türkiye’den geldiğimizi söyleyince bize sarılan sevimli amcalara, sağ salim bir şekilde bizi havalimanına indirebilen Pegasus pilotlarına, her şeyden öte 7 günlük zorlu yolculuğumuzda iyi ya da kötü bütün kararları birlikte aldığımız ve iyi ki bu geziye onunla çıkmışım dediğim yol arkadaşım Numan’a sonsuz teşekkürler.
Umarım dünyadaki virüs salgını bir an önce biter de zevkle yolculuk planları yaptığımız günlere geri döneriz.